31.5.20

SÜLEYMAN ULUS ANISINA


SÜLEYMAN ULUS ANISINA…

(Polis Koleji/Akademisi 1967-1973)

Polis Akademisinden 1982 yılında/yazında mezuniyet sonrası Çanakkale iline atanmamın ardından yaklaşık 3 ay Gökçeada, 9 ay Bayramiç ilçesinde görev sonrası 1983 yazında Çanakkale Merkezde Asayiş şubede Araştırma büro amiri olarak başlarım. O yaz tayinlerinde Çanakkale’ye yeni atanan ve Siyasi Şube Müdürlüğüne bakan Başkomiser Süleyman ULUS (Kayseri/Develi 1952 doğumlu, 35325 sicil sayılı) abimizle tanışırım. Bir iki ay geçmeden Ağustos gibi il müdürü değişimi olur. Emniyet müdürü Nejat AÇIKALIN merkeze alınırken Şükrü YETİMOĞLU ise Artvin’den Çanakkale Emniyet Müdürlüğüne atanır. O yıllarda Başkomiserlerin hatta Kom. Yardımcılarının şubelere baktıkları dönemdir.

Şükrü YETİMOĞLU’nun ilk icraatlarından biri Süleyman abinin yer değişimi olur. Onun ilk gazabına uğrayanlardan, Ecebat İlçesine atanır. (Çok geçmeden bizde o gazaptan nasipleniriz.) Eceabat’ın Çanakkale’nin karşısında feribotla rahat gidilebilen yakın bir yer olması nedeniyle görev dışında istirahatli günlerimde sık sık Süleyman abiye uğrar, ilçe emniyet binasının üzeri lojman olduğundan eşi Nurten Hanım ve çocukları (oğlu Semih, kızı Şevda) ile de tanışır, bahçede/kamelyada misafirleri olurum. Birkaç kez haftasonu/akşamları denizcilere ait askeri gazinoda birlikte zaman geçirirken, ilçedeki bazı amir/müdür/subaylar ile de tanışırım.

(Süleyman abi ile tanışmadan 1 yıl öncesinde Ayvacık ilçesinde jandarma astsubayı olan dayısı Kadir AKBULUT’la; sonrasında Küçükkuyu’da onlarla akraba olup o dönem Karasu Kaymakamlığı yapan, sonrasında vali ve milletvekili olan Ali Haydar ÖNER ile tanışırız.)

1984 Aralık itibariyle askerlik için Çanakkale’den ayrılırım. Süleyman Abi ise benim askerlik dönüşümde (1986) Emniyet Amirliği terfisinin gelmemesi üzerine çok sevdiği ve gençliğini verdiği mesleğinden ayrılmayı yeğleyip istifa ederek Bolu’ya yerleşir. Orada ağabeyi/kardeşi ile ortak, inşaat-taahhüt işleri yapar. Bolu’ya gittikten sonra 1-2 kez telefonla görüşmemizin ve bayram/yılbaşı tebrik kartı ardından tayin-evlilik-hayat koşturmacasında irtibatı kaybederiz. Taki 2019 yılının Mart ayı sonlarında Müfettiş olarak bir soruşturma nedeniyle İstanbul’da bulunduğum bir sırada Ankara’da Gazi Hastanesinde tedavi gördüğünü duyuyorum. Ankara’ya döner dönmez ziyaret için hastaneye uğradığımda ise taburcu olduğunu öğreniyorum. Sonrasında bir ara telefonuna ulaşıp ararım düşüncesiyle -zamana bırakma- ihmalimiz olur.

Nisan ayı içerisinde İstanbul iline bu kez teftiş görevi derken dönüşte de Mayıs ayının ilk haftasında -Kızılay’da kafasına ağaç dalı düşen çocukluk/mahalle arkadaşım- Emekli PM A.Nedim FİDAN’ın hastanede/yoğun bakımda 37 günlük yaşam mücadelesinde yanında olmaya çalışıyorum. Ancak komadan çıkamayan arkadaşımı memlekette toprağa verip, iki hafta geçmeden bu kez 76’lı Erol ÖZDEMİR abimizin üzüntüsünü yaşadım. 31 Temmuz 2019 tarihi itibariyle emekli olmam sonrası Kolej Platformu tarafından oluşturulan 29 Ekim/10 Kasım etkinliklerine katılım yanında ister istemez kendimizi sosyal-medya arenasında bulduk. Eski müdürlerimiz/abiler/kardeşler derken 73’lü abilerimizle görüşmemizde (Özer ALTAN ve Mustafa ACAR) Süleyman abinin kaybını öğrenmem üzerine eşi Nurten Hanım’a ulaşarak -gecikmeli bir vefa borcu olarak- başsağlığı ve üzüntülerimi iletirken, Süleyman abiyi 31 Mayıs 2019 günü yani arkadaşımın Şehir Hastanesine nakli esnasında kaybettiğimizi öğrenmiş oldum.

Zaman akıp geçiyor. Süleyman abimizin yaşamını kaybetmesi ‘her ölüm erkendir’ sözü yanında “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler” sözünü anımsatırken; Emniyet Teşkilatının Kolej geleneğinden yetişen değerleri arasında -Cumhuriyet sevdalısı, onurlu yaşamı yeğ tutan kişilikte- yeri müstesna ve gönlümüzdeki yeri her zaman saygın kalacaktır.

Aramızdan ayrılışının 1.yılında Süleyman ULUS Abimizi rahmet ve saygı ile anarken, başta ailesi eşi/çocukları olmak üzere tüm sevenlerine sabır ve kolaylıklar diliyorum.

Saygı / sevgi / selamlarımla…

31 Mayıs 2020

Remzi KOÇÖZ


26.5.20

10 NİSAN ANILARI

          

1

10 NİSAN ANILARI…

(1975’den 2020’ye 45 Yılın İzdüşümü)

            Ülkemiz de Çocuklarla 23 Nisan, Gençlerle 19 Mayıs, Askerlerle 30 Ağustos, Halkla 29 Ekim tarih/takvim olarak özdeşleşmişse; Polisler ile de 10 Nisan tarihi takvim olarak özdeşleşmiştir. 10 Nisanlar ayni kaderi paylaşanlar için farklı bir tutkudur. Bir dönümdür, bir coşkudur. Bir yaş daha büyütür bizleri. Tarihsel önemleri dışında kuruluşların özel günleri vardır. Ancak Polis Günü kutlayan, ilkleri oluşturan bir ülkeyiz. Dünyanın diğer ülkelerinde görülmeyen bir bayram kutlanır bizim ülkemizde. İşte bunun adı: 10 Nisan Polis Günüdür, Polis Bayramıdır.
Kolej-Akademi yılları (1975-1982)
1975 yılında Ankara/Anıttepe’de bulunan Polis Kolejine girişimizin ardından Polis Teşkilatının 131. kuruluş yıldönümü için 1976 yılı sömestr tatili sonrası 10 Nisan hazırlıkları başlar. Okul bahçesinde boy sırasına göre dizilirken uzun olmam nedeniyle ilk takımda yer alıyor, yürüyüş koluna seçiliyorum.  Okul bahçesinde sınıf komiserlerinin komutları ile çalışmalara başlıyoruz. Zamanla fireler oluştukça bir ön sıraya geçmek suretiyle herkes yerini buluyor. Dahili kıyafetlerle çalıştığımız için sorun yok. 10 Nisan yaklaştıkça provalara harici kıyafetlerle katılırken başımızdaki şapkayı düşürmemek için gayret sarf ediyoruz. Son provalarda trampet takımının yerini bando takımı alırken her prova sonrası daha da iyiye giderek güven kazanıyoruz.
Gerçi, Türk toplumu asker bir milletin geleneğini yaşamaktadır. İlk ve Ortaokulda bayramlarda- izci grubunda daha çocuk yaşlarda komutlara alışıyoruz. Son provaya çıkarken beyaz tozluk ve eldivenler dağıtılıyor. Ayrıca hafta boyunca değişik etkinliklerde düzenleniyordu. Türk Polis Teşkilatı 131. yıldönümünü 10 Nisan 1976 günü kutlarken, bizde resmigeçit yürüyüş kolunda bu gururu yaşıyorduk. İlk kez Polis Koleji öğrencisi olarak başkent Ankara’da lacivert-kırmızı kordonlu tören kıyafetlerimizle caddeleri geçerek Emniyet Genel Müdürlüğü önünde konuşlanıyor, ardından tören birliğini Genel Müdür ve İçişleri Bakanı denetliyor.
10 Nisan 1976’da başlayan yürüyüş kolu görevi Kolej (3), Akademi (4) olmak üzere (7) yıl kesintisiz sürüyor. Bazen yürüyüş kolundan kaytarmak aklımızdan geçmiyor değil. Biz yürürken yürüyüş kolunda olmayan arkadaşlarımız yol boyunca bizlere alkışları ile tempo tutuyor, çiçek atıyorlar. O zaman tribünde olmak yerine oyunda olmanın farklılığını yaşıyoruz.

Kadroda Yaşadığım 10 Nisanlar (1982-2003)
1982 yılında, öğrenciliğimiz sona erip mezun olup kadrolara dağıtılıyoruz. Kadroda ilk 10 Nisanı Komiser Yardımcısı rütbesiyle 1983’de Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde buruk bir şekilde yaşıyorum. Ankara’nın o coşkulu havası burada yok. Kadroda toplam 10 polis memuru var. Adi adımlar a Atatürk anıtına yürüyor çelenk koyup saygı duruşu sonrası karakola dönüyoruz. Bizi gören bir kısım esnaf ziyarete geliyor. Bir tek karakol önüne 10 Nisanı belirten bir afiş asıyoruz.  O yıllarda pek afiş, broşür vb. tanıtıcı malzemeler ilçelere gönderilemiyor. Bir sonraki yıl 1984’de Çanakkale’de yürüyüş kolunda görev alıyorum. İl Merkezi olması nedeniyle kalabalık bir ortam oluşuyor. Biraz daha coşkulu geçiyor. 
1985 yılı 10 Nisan 140.yıl kutlamalarında Yedek subay olarak Çorlu’dayım. İlk kez 10 Nisan törenlerine katılamıyorum. 1986 yılı 10 Nisanında askerlik sonrası Çanakkale’de göreve yeniden başlarken 141. yıl kutlamalarında yürüyüş kolunda bu kez silah takımı önünde yürüyorum. 1987 yılı 142. yıl Çanakkale’de son katıldığım 10 Nisan oluyor.
1987 yazı, ilk şark görevim için Şanlıurfa’nın Bozova ilçesine tayin oluyorum. 1988 yılının 10 Nisan’ında 143. yıl kutlama komitesinde ve de sunucu olarak görev alıyorum. Hafta içerisinde sosyal, kültürel, sportif alanlarda değişik etkinlikler düzenliyoruz. Bu güne kadar hep yürüyüş kolunda yer almışken, ilk kez mikrofon karşısında Komiser rütbesinde sunucu olarak topluluğa hitap ediyordum. 1989 yılında ise İlçe Emniyet Amir vekili olarak 144. kuruluş yıldönümünde Hükümet Konağı önündeki törenlerin yapıldığı meydanda protokol ve topluluğa günün anlam ve önemini belirtir bir konuşma yapıyorum. Bir yıl önceki sunuculuk deneyiminin katkısı olsa da konuşma metnini geceden geç saatlere kadar ezberlemeye çalışmış, uykusuz kalmıştım. Meslek yaşamımda ilk kez geniş bir topluluğa hitap etmenin heyecanı ile gurur ve coşkusunu da yaşayacaktım. Bozova ilçesinde -Terör olaylarının etkisine rağmen- halkın yoğun katılım gösterdiği coşkulu bir gün kutluyoruz. Araçlarımızı, karakolumuzu süslüyor, okulların vatandaşların yoğun ilgi ve ziyaretine tanık oluyoruz. Hafta içinde koşu, masa tenisi, voleybol müsabakaları, resim, şiir, kompozisyon yarışmaları ilgi görüyor.
1990-1993 arası (Komiser-Başkomiser-Emniyet Amiri Rütbelerinde) 10 Nisanları Denizli’nin Güney ilçesinde kutluyorum. Güney’deki ilgi ve coşku ilk yıllarda Bozova’dakinden daha az oluyor. Daha sonraki yıllar etkinlikleri geliştirip ilçeyle bütünleşince ilgi ve katılım artıyor.
1994-1997 yılları arası (Em. Amiri ve 4.SEM Rütbelerinde) 10 Nisanları Aydın’ın İncirliova ilçesinde kutluyorum. Bu ilçede her yıl birbirinden daha görkemli kutlamalar gerçekleştiriyoruz. Bu yörenin insanı daha bir farklı yaklaşıyor, bir hafta boyunca etkinlikleri şölene dönüştürüyoruz. Bir sonraki yıl düzenlemeleri için toplumun farklı kesimlerinden öneriler alıyoruz. O yıllarda yerel TV ve radyoların yaygınlaşması daha geniş kitlelere ulaşmamızı sağlıyor. Sportif turnuvalar (Koşu-Pinpon-Bisiklet-Atış vb.), sosyal, kültürel faaliyetler (resim-şiir-kompozisyon-bilgi yarışması-satranç turnuvası), Ziyaretler (Okullar, Huzurevi, Çocuk Yuvaları, Şehit Aileleri) gerçekleşiyor.
1998- 2003 yılları arası (4-3-2.SEM Rütbelerinde) 10 Nisan’ları (6) yıl boyunca Erzurum’da kutluyoruz. İlk (5) yıl kutlama komitelerinde etkin olarak görev alıyor,  Halkla ilişkileri yoğun yaşıyor, dolu dolu bir haftayı etkinliklerle donatıyorduk.
2003 yılının 10 Nisan’ını 158. yıl kutlamalarını, 2.SEM rütbesiyle İl Emniyet Müdür Vekili olarak geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz etkinliklerden daha yoğun yaşıyorum. Erzurum Polis radyosu, TRT Erzurum Radyosu, yerel radyo ve televizyonlarda canlı yayın programları gerçekleştiriyoruz. Spor karşılaşmaları (Güreş, Futbol, Voleybol, Masa tenisi, Polis koşusu, Atış müsabakaları), Sosyal-kültürel etkinlikler (resim, şiir, kompozisyon yarışmaları, öğrenci gençliğe yönelik panel-konferans çalışmaları) Huzurevi, çocuk yuvaları, şehit aileleri, şehitlik ziyaretleri, okul ziyaretleri gerçekleştiriyoruz. Valiliğin ağaç ve orman kampanyasına destek veriyor, Özel Harekat şubesinin konuşlandığı alanı ağaçlandırarak geleceği yeşillendiriyoruz. 10 Nisan günü; Tören programı çerçevesinde hareket ederek, Erzurum’da resmi törenlerin gerçekleştiği havuz başında protokole, teşkilata, katılımcılara teşkilatı temsilen günün anlam ve önemini belirtir bir konuşma yapıyorum. Ardından Cumhuriyet caddesinde resmigeçit töreni gerçekleştiriliyor. Tören bitişi sonrası polis evinde ikramlar, ardından da Müdüriyet makamında tebriklerin kabulü gerçekleştiriliyor. Hafta boyunca tüm hizmet otolarımızı, binalarımızı, Cumhuriyet Caddesini bir bayram edasıyla süslüyor, bayraklarla donatıyoruz. Bir hafta dolu dolu yoğun tempoda etkinlikler gerçekleştiriyoruz.
2004 yılında Ankara’da, 159. yıl kutlamalarında, 2.SEM Rütbesiyle yıllar sonra Anıtkabir de Ata’nın huzuruna çıkacak, o yılları Kolej-Akademi öğrencilerinin yürüyüş kolunda -ama bu kez izleyici olarak- yeniden yaşayacak, 10 Nisanla tanıştığım eski günlere gidecektim. İşte, O günlerin anısına tarihe yolculuk bağlamında duygu/düşünce/izlenimlerimi paylaşmak istedim.
Evet, dile kolay değil, yıllar yılları kovalıyor...
Koleje girdiğim 1975 yılından 2004 yılına kadar geçen 10 Nisanlarda ya yürüyüş kolunda ya komitelerde ya da komite başkanı olarak görev almış, sunucu ya da konuşmacı olmuştum. Yıllar önce öğrencilik günlerimde kaytarmayı düşünüp de kaytaramadığım, aksine bütünleştiğim 10 Nisanla, 2005 sonrası 1.SEM Rütbesiyle artık tribünlerdeydik. Emekli olduğum 2019 sonrası 2020’de 175. Kuruluş yıldönümünde ise ilk 10 Nisanla tanıştığım 131. yıldönümün ardından 44 yıllık bir takvimi geride bırakırken 10 Nisanları artık eskisi gibi bir bayram olarak değil bir takvim olarak anarken, bizler geçmişe özlem yanında kurumsal hafıza/teamül/saygınlık/değerler bağlamında burukluk yaşıyorduk.
*Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için çok büyük sorumluluk yüklenmiş ve Milletimizin huzuru/refahı/ canı/malı gibi kutsal değerler için; canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmet ve saygıyla, yaralanan kahraman gazilerimizi minnetle anıyor, halen görevi başında gece/gündüz/sıcak/soğuk demeden, mesai mefhumu gözetmeden özveriyle çalışan tüm meslektaşlara ve teşkilatın bu günlere ulaşmasında emeği geçen herkese aileleri ile birlikte esenlikler temennisiyle; kuruluş yıldönümlerini en içten duygularımla kutlar; saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım…10 Nisan 2020
             Remzi KOÇÖZ 

21.4.20

10 Nisanlar (Şiir)


“              10 NİSANLAR”(*)

‘Yurtta sulh cihanda sulh amacımız her işte’
Mısralarıyla başlayan
Polis Marşımızla
Başkent /Ankara caddelerinde
10 Nisanlarda
Hep birlikte yürüdük.

‘Türk öğün çalış güven bekleyenin var işte’
Diyerek;
Ata’nın huzurunda söz verip,
Kolej ve Akademi günlerinden süzülerek
İdealler uğruna, gençlik ateşiyle
Anadolu’nun dört bir yanına dağıldık.

‘Halkın hizmetindedir bizim bütün benliğimiz’
Diyerek;
Türkiye’nin dahildeki güvencesi,
Cumhuriyetin bekası olarak
Vatan-Millet-Bayrak uğruna
Şehitler, gaziler verdik.
‘Doğrulukla incelik ayrılmaz şiarımız’
Diyerek;
Bugünlere ulaştık.
Ve bugün bayrağı,
Bizden sonrakilere teslim ederek
Kutluyoruz bayramı,
Nice 10 Nisanlara diyerek...

(*) 150.Yıl Anısına Nisan / 1995 tarihinde kaleme alınmıştır.

Remzi KOÇÖZ

10.2.20

UĞUR SALİM KARAMAN


28. Dönem Polis Koleji Birincisi: UĞUR SALİM KARAMAN
‘O, koleje başladığı gibi, çok sevdiği baba yadigarı mesleğini çok ama çok sevmiş, Hukuk fakültesini bitirip yargı camiasında yüksek yargı organlarında üye/başkan olmayı elinin tersiyle itmiş; Siyasalı bitirip kaymakam/vali olmayı hiç düşünmemiş; mesleğe başladığı ilk günden itibaren il il, ilçe ilçe Anadolu’yu arşınlayıp polislik mesleğini kendine ideal edinmiştir.’
Yıl 1975 aylardan Eylül. Ankara Anıttepe semtinde bulunan Polis Koleji 1975-76 eğitim dönemine girerken yurdun değişik yörelerinden/bölgelerinden okulu kazanan 110 öğrenci 1. Sınıfa başlarlar. A-B-C olarak 3 sınıf oluşturulurken 1/A sınıfında 2091 numaralı Uğur Salim KARAMAN hemen hemen ilk derslerde kendini gösterip, birinci yarıyıl/sömestr karne notlarında takdirname alırken aynı zamanda devre birinciliği unvanını da tekeline alır.
İstanbul ilinden Polis Kolejine gelen 09 Nisan 1960 İstanbul doğumlu Uğur Salim’in babası Mehmet KARAMAN Çorum-Osmancık nüfusuna kayıtlı olup, İstanbul ilinde trafik polis memuru (1985 yılında emeklilik sonrası 2015 yılında vefat eder), annesi Emine hanım ev hanımıdır. Uğur Salim (Ablası Gülten, erkek kardeşi Uğur arasında) ailenin ortanca çocuğudur. İstanbul’da doğup, Diyarbakır’da ilkokul sonrası İstanbul Kadıköy/Maarif Koleji mezunu olarak Ankara’ya Polis Koleji ailesine katılır.
Dersler konusunda ki başarısı onu Kolej bitiminde 28. Dönem devre birinciliğine taşımıştır. Ancak tek handikapı Beden Dersi idi. Birde boy konusunda -arkadaşlarının çoğu devlet kesesinden yiyip uzarlarken- O ise istikrarlı olarak aynı kalmayı başardı! Yıllığa geçen sözleriyle “en öfkeli zamanlarda bile hoşgörülü olabilme” yetisi ile “olabildiğince çok ve tek tek insanları tanıyabilmek” istemini umarım uygulayabilmiştir.
(Bizler Kolej sürecinde yaz tatillerinde gezi/seyahat amaçlı arkadaşlarımıza misafir olurduk. O yıllarda otelde kalmak gibi bir lüksümüz yoktu. Özellikle benim gibi taşrada oturan arkadaşlar için İstanbul gibi büyük şehir cazibe merkeziydi. 1978 yılı Kolej bitiminde ÖSS sınavına İstanbul’da girecektim. Sınav öncesi İstanbul’a gitmiş Uğur Salim’lerin evinde (Eyüp-Rami) misafir kalmış, Uğur’un mihmandarlığında İstanbul’u gezmiştim. Babası Mehmet amcayı evlerine yakın bir kavşakta üniformalı olarak trafiği tanzim etmesi hala hatırımdadır.)
Uğur, 1978 ÖSS sınavında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmış, o yıllarda ekstern olarak adlandırılan devam edilmeyen bölüme kaydını yaptırmış, daha sonra dönem içerisinde kaydını Ankara Hukuk Fakültesine aldırmıştır. İki sene sonra yeniden ÖSS sınavına girip bu kez Siyasalı kazanarak kaydını SBF’ye yaptırır. (Bense mesleğimizle hiç ilgisi bulunmayan ve devam gerektiren ADMMA’nın gece bölümünü kazanmış, hukuk veya siyasal tercihlerini kazanamadığım için kayıt yaptıramamıştım.)
Uğur Salim -ile kolejde 3 yıl aynı sınıfta okumuş, Enstitüye geçince yollarımız ayrılmış Uğur (A), ben (B) sınıfında devam etmiştim- 1982 yılında 4 yıllık Polis Enstitüsü Yüksek Öğrenimi (Polis Akademisi) bitirince dereceye girmesi nedeniyle İstanbul ilini ailesinin yanını tercih etmiş, o dönemin 1. Şubesinde (siyasi) 62806 sicil sayılı Komiser Yardımcısı olarak göreve başlamıştı.
(Uğur dersler dışında ekonomik konularda bizlerden ileri düşünüp maaşa geçince bono alıp tasarruf ederken, iskambil oyunları konusunda da becerikliydi!)
Uğur Salim, Tokat-Niksarlı sağlık koleji mezunu (ebe/hemşire) Habibe Hanım ile 1984 yılında evlilik yapar. 15 Nisan 1984 tarihinde vatani görevi için İstanbul Tuzla Piyade Okulunda 4 aylık eğitim sonrası aynı kışlada 178. Dönem asteğmen olarak kalır. 20 Mart 1985 tarihinde büyük oğlu Mehmet İlker dünyaya gelmiş, 25 yaşında baba olmuştur. 31 Temmuz 1985 tarihinde terhis olup İstanbul emniyet müdürlüğünde askerlik sonrası yeniden görevine başlarken ikinci yıldızına hak kazanmış komiser rütbesine terfi etmiştir.
12 Nisan 1986 tarihinde küçük oğlu Ahmet Türker dünyaya gelmiş, 26 yaşında ikinci kez baba olmuştur. 1986 yılı atama döneminde şark görevi çıkmış, Mardin ili Derik ilçesine atanmıştır. Derik ilçesinde ilçe kaymakamı ile anlaşamaması üzerine il merkezine alınmıştır. 2 yıllık görev sonrası 1988 yazında 2. Bölge şark hizmetini tamamlayıp o dönem yönetmelik değişikliği ile oluşturulan 3. Bölge illerden Yozgat iline atanmıştır.
Yozgat ilinde (siyasi şube/polisevi) görev yaparken 1990 yılında başkomiser rütbesine terfi etmiştir. (1989 yazında şark dönüşü Yozgat’a atanmam sonucu Uğur’la yollarımız kesişir aynı ilde 6 ay gibi kısa sürelide olsa birlikte görev yaparız.)  3 Haziran 1991 tarihinde kızı Harika Cemren dünyaya gelmiş, 31 yaşında üçüncü kez baba olmuştur. 1994 yılında emniyet amiri rütbesine terfi etmiştir. Uğur, Yozgat’taki 3. Bölge süresini tamamlamış 1. Bölge olarak Adana iline atanmıştır.
Adana il merkezinde 4 ay görev sonrası 1996 yılı Aralık ayında kendisini Düziçi ilçesinde bulmuştur. 1995 yazında 4. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi etmiş, 1996 yazında Hatay Dörtyol ilçesine atanmıştır. Bir yıl geçmeden 1997 Martında Afyonkarahisar Dinar ilçesine (deprem sonrası) tayin edilmiştir. 1998 yazında ise 3. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ederken kendini ikinci şark görevi olarak Artvin ilinde bulmuştur. Artvin kadrosunda görevli iken 2000 yılında BM misyon koruma görevi için Kosova’ya gitmiş 1 yıllık BM görevi sonrası 2001 yılında Artvin iline döndüğünde 2. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi sonrası İl Emniyet Müdür Yardımcısı olmuştur. 2002 yazında ikinci şark hizmetini tamamlayıp İzmir iline Rüştü Ünsal PMYO öğretmen emniyet müdürü olarak atanmıştır. 2005 yılında 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi sonrası (Ekim) APK ve Strateji Dairelerinde merkez emniyet müdürü olarak istihdam edilmiştir.

2008 yılının Mart ayında özlük haklarını alma bağlamında Teftiş Kurulu Başkanlığına atansa da Müfettişlik görevlendirmesi yapılmayıp 8 ay sonra kasım ayında yeniden Strateji Dairesine “Merkez Emniyet Müdürü” olarak atanmış, bir nevi doldur boşalt tarzında bir yol izlenmiştir. 2010 yılının Mart ayında nihayet Teftiş Kurulu Başkanlığına “Polis Başmüfettişi” olarak atanma lütfunda bulunulmuştur. 20 Nisan 2015 tarihinde ise resen emeklilik çerçevesinde emekli edilerek 55 yaşında çok sevdiği 40 yıllık mesleğine veda etmek zorunda kalmıştır.
(1982 yılı Okuldan mezuniyetimizin ardından 7 yıl sonra 1989 yazında şark dönüşü Şanlıurfa’dan Yozgat’a (Bozova’dan Yozova’ya) atanmam sonucu Uğur’la yollarımız kesişir aynı ilde 6 ay gibi kısa sürelide olsa birlikte görev yaparız. Bir akşam mesai çıkışı karakol üzeri lojman olan evlerine misafir olduğumda Uğur’un eşi Habibe Hanım ile tanışırım. Oğulları Mehmet (4) ve Ahmet (3) yaşlarında bıcır bıcırdırlar. Henüz kızları doğmamıştır. İkinci kez yolumuz 1997 yazında Dinar İlçe Emniyet Müdürü iken kesişmiş, Ankara’dan ailece kendi özel aracımızla Aydın iline dönerken Dinar’a uğramış birkaç saatliğine de olsa ailece tanışmış hoşbeş etmiştik. Yıllar sonra 2008 yılı Ekim ayında devre toplantısında Ankara’da Karaman Ailesi (o zaman Teğmen rütbesinde olan oğulları Mehmet’in de katıldığı) ile birlikte ailece ayni masayı paylaşmıştık.)
O hep içindeki çocuğu canlı tutmuş, koleje başladığı gibi, mesleğe başladığı ilk günden itibaren haksızlıklara tahammül edemeyip sorgulamış, yanlışlıklara/ haksızlıklara karşı durmuş, bulunduğu birimlerden/ şubelerden/ ilçelerden/ illerden gönderilmek pahasına sözünü hiç ama hiç esirgememiştir. Doğru bildiği, hak ve adalet yolundan ayrılmamıştır. Bunun bedeli olarak da idare tarafında dışlanmış, terfilerinde sıkıntılar yaşamıştır. O, en çok ilde ve en uzun süre 2. bölgede çalışanlar bağlamında da devre birinciliğini elden bırakmayıp meslek yaşamının yaklaşık 1/3’ünü 2. bölge illerde (10.5 yıl gibi) geçirmiş, 8 il 4 ilçe gezmiştir.
O çok sevdiği baba yadigarı mesleğini çok ama çok sevmiş, hukuk fakültesini bitirip yargı camiasında yüksek yargı organlarında üye/başkan olmayı elinin tersiyle itmiş; siyasalı bitirip kaymakam/vali olmayı hiç düşünmemiş; il il, ilçe ilçe Anadolu’yu arşınlayıp polislik mesleğini kendine ideal edinmiştir.
Gelin görün ki devre birincisi Uğur Salim, devreleri 1. sınıfa terfi ettirilirken o dönem uygulanan 80 kişilik kota dışında kalır. O’da bu haksızlığa karşı istemeyerek de olsa dava yoluna başvurup 3-4 ay gecikmeli de olsa yargı kararı ile 1. Sınıf rütbesine ulaşır. Sonrasında kurumundan öte liyakati gözardı eden yönetim anlayışı onu APK/Strateji Dairesinde tutarak (birçok meslektaşına yapıldığı gibi) cezalandırmaya çalışır. O,  1. sınıfa terfi etmiş ancak bu kez özlük hakları açısından Teftiş kuruluna geçişi engellenmiş/geciktirilmiştir.
Devrelerinden bir kısmı il emniyet müdürü/ daire başkanı/ okul müdürü olarak görevlere atanırken Uğur Salim yine hatırlanmamış, -62806 sicil sayısı ile Emniyet Teşkilatının kayıtlarında adı geçse de- unutulanlar arasında yerini almıştır.
APK/Strateji Dairesinde bulunan 1.SEM özlük haklarını kazanma adına - Yönetimin 6 aylık bir geçiş lütfu çerçevesinde- Uğur Salim’de Teftiş kadrosuna geçer. Ancak, Teftiş kadrosunda başlama esnasında memur tarafından söylenen “mühür ve dosya verilmeyecek” sözlerini, Uğur hiç ama hiç unutamaz!
Zaman gelir 1. SEM kadrosunda zorunlu emeklilik gündeme gelince 2015 Mayısında resen emekli edilenler arasında kendini bulur. Bu devlet onları 15 yaşında bağırlarına basıp herşeyleri olurken, süreç içerisinde siyasilerin kadrolaşma hedeflerine/projelerine plansız/programsız bir şekilde kurban edilerek hiyerarşik yapılanma altüst olup piramit tersine dönmüştür. -Nitelik ve Liyakat zaten yıllar öncesinde gözardı edilip kayırmacılık/ayrımcılık öne çıkarken- kurumsal hafıza/teamüller/gelenekler günden güne kaybolmaya; aidiyet, saygınlık gibi değerler de birer birer tükenmeye yüztutar.
O çok sevdiği mesleğinden, üniformasından istem dışı ayrılırken ona ve arkadaşlarına verilmeyen/verilemeyen Hizmet/Onur Belgesi, 2018 yılı sonlarında, -Polis Koleji 1975 yılı 25. dönem birincisi ve meslek büyüğü olan Emniyet Genel Müdürü Celal UZUNKAYA tarafından gecikmelide olsa- gönderilerek geçmişte yapılan yanlışlığın/haksızlığın telafisine çalışılır.
Uğur Salim yıllarca haksızlıklar karşısında hiçbir zaman makam mevki uğruna doğru bildiklerinden ödün vermeden çok sevdiği mesleğinden istem dışı ayrılmıştır. Artık emeklilik başlamıştır. İhmal ettiği ailesini ve çocuklarına zaman ayırmak onlarla birlikte olmayı kendine uğraş yapacaktır. Oğulları Mehmet (Subay) ve Ahmet (İnşaat mühendisi) sırasıyla evlenmiş, küçük oğlu Ahmet’ten torunu olmuş, O artık dede olmuştur. Eczacı olan Kızı Harika’yı da Eylül 2018’de evlendirecektir.
Uğur Salim-Habibe çiftinin ilk gözbebekleri Mehmet İlker, Kara Harbokulunu bitirip kara pilot olmasının ardından kurmaylığa adım atmıştır. Yüzbaşı rütbesiyle sınırdışı Suriye-Afrin Harekatına destek uçuşunda kullanımında bulunan Atak helikopterinin kırıma uğraması sonucu 10 Şubat 2018 günü 33 yaşında şehit düşerken Karaman ailesinin ocağına da ateş düşmüştür.
Uğur Salim KARAMAN, 40 yıl önce devre birincimiz olarak bizim için özeldi. 40 yıl sonra ise büyük oğlu Mehmet İlker’in şehadeti sonrası şehit babası olarak yine ilklerde özel bir yeri olacaktı. Sadece Kolej devre arkadaşları olarak bizlerin değil Türk ulusunun gönlünde yer alacaktır… (10 Şubat 2020)
Remzi KOÇÖZ

24.1.20

A. GAFFAR OKKAN (2001)



Şehit Emniyet Müdürü; ALİ GAFFAR OKKAN...*
'O, Diyarbakır’da terör örgütleri ile amansız mücadelesi yanında;
Ağabeydi/babaydı/ vizyondu, Tutmadığı el/Yüreğine dokunmadığı insan bırakmayan/
Yaşlıya baston/Çocuğa amca olan,  Halkla devlet arasında gönül köprüsü kuran/
gönülleri fetheden, adeta Devletin gülen yüzü olarak Efsaneleşen
bir Emniyet Müdürü idi.'
Erzurum Emniyet Müdürlüğü kadrosunda şube müdürü olarak görevli iken 24 Ocak 2001 Çarşamba akşamı mesai sonrası lojmana geldiğimde şoförlüğümü yapan Polis Memuru A.Celil İLHAN telefonla, Diyarbakır’da olanları izleyip izlemediğimi Emniyet Müdürü Gaffar OKKAN ve korumalarının şehit olduğunu bildirmesi üzerine bir an donakalıp, başımız sağ olsun diyebildim. Hemen TV’den değişik kanallardan olayın ilk izlenimlerini ve Gaffar OKKAN’la yapılan en son röportajları gözlerim dolarak ve hüzünle izledim. O’nun bir yıl öncesinde İstanbul’da Hizbullah Terör Örgütünün çökertilmesinde Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak oynadığı rolü biliyorduk. Başarılı çalışmaları nedeniyle adı İstanbul Emniyet Müdürlüğüne geçerken, Hizbullah ve diğer terör örgütlerinin de bir numaralı hedefleri arasında sayılıyordu.
Gaffar OKKAN kendisiyle yapılan en son röportajlardan birinde; “Kendisine suikast yapacak bir timin ele geçirilmesinden sonra verilecek bir canının olduğunu 5-6 tetikçinin daha Türkiye’de kanlı eylemler gerçekleştirmek için pusu da beklediklerini bunların ele geçirilmesi için mücadele verdiklerini” belirtirken, kendisi akşam makam otosuyla Emniyet Müdürlüğüne yakın Şehitlik kavşağında pusuya düşürülerek korumaları ile birlikte şehit edilirler. Bir anda tüm Türkiye Diyarbakır’a kilitlenir. Emniyet Teşkilatı değerli bir müdürünü kaybetmenin şokunu yaşarken, bende televizyon başında şok olanlardan biriydim. O’nun canlı görüntülerini ve konuşmalarını görünce ölümüne inanamıyordum. Haberlerin devamında 8 yıl öncesinde 1993 yılı 24 Ocak günü aynı karanlık güçler tarafından katledilen Uğur MUMCU anısına yapılan törenler iyice üzüntümü katmerleştirir.
(Biri Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak ‘Halk ile Devleti’ bir araya getiren, Terörle Mücadeledeki başarıları ile Emniyet Teşkilatının yüzakı olan vede yanında staj yaptığım meslek büyüğüm/abim/müdürümdü. Diğeri ise Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı, Türkiye’nin çok değerli bir kalemi, bir aydın, bir gazeteci vede Çocukluğumdan beri köşe yazılarını ve kitaplarını ilgiyle okuduğum bir yazardı…)
Güzel abim, cesur ve yürekli müdürüm, görevi başında iken şehit edilen nadir emniyet müdürlerinden biridir. Bizler henüz Polis Enstitüsü/Akademisi 2. sınıf öğrencisi iken 1979 yılı Eylül ayında Adana Emniyet Müdürü Cevat YURDAKUL, derin/karanlık güçler tarafından terör odaklarınca şehit edilmişti. (Zonguldak stajı bitiminde bir grup kolejli arkadaşla Adana’ya akabinde de Ankara’da ki cenaze törenine katılmıştık.)
O yıllar acımasızca devam ederken bir sene sonra ki stajımız da İzmir’e geldik. Kader ora da -hem Kolejli bir ağabey hem de Sakaryalı bir hemşehri olarak- yakından tanımamıza sebep olur.
1980 yaz stajında İzmir’de, Trafik Ekipler Amiri olarak Başkomiser rütbesinde tiril tiril üniforması ile O’na gıpta ile bakarken, O’da bizlerin Akademi öğrencisi olarak kadroya örnek olmamızı/görünmemizi istiyor, -staj da öğrenciliğin vermiş olduğu rehavetle sakal/bıyık bırakıp spor olarak giyinmemizi yadırgarken- biz de kendisini fazla şekilci ve disiplinli buluyor, yıllar sonra kadroya çıktığımızda (meslek yaşamımda ilk sarı zarf aldığım amir olarak) kendisinin haklılığını yaşayarak görüyorduk.
1980’li yılların akşam trafiği İzmir’de çok yoğun olurdu. Kendisi de öncelikli olan kavşaklarda görev alarak trafiği akıtmağa çalışır, terör örgütlerinin bombalı pankartları ile trafiği tıkamalarına bomba ekibi gelene kadar kendi usulü ile müdahale ederek trafiği açar, halkın üzerinde oluşabilecek olumsuzluklara can siper olurdu.
1987 yazında ilk şark görevi olarak Urfa’ya tayinim çıktığında, O’da Urfa’da ki görevini 1 yıl öncesinde tamamlayıp 1986’da Eskişehir iline atanmıştı. 1995 yılında İncirliova İlçe Emniyet Müdürü iken Didim Kampında aynı dönemi ailece paylaşırız (Eşi Zerrin Hanım, Kızı Sezin ve oğlu Can). Kars Emniyet Müdürü iken dünyaya gelen küçük oğlu Can’ı kucağına alıp denizde yüzdürmesine tanık oluruz. Aynı kamp döneminde düzenlenen tavla turnuvasında ilk turda kendisi ile eşleşip, zorlu geçen oyun sonrası ben kaybederken, kendileri turnuvayı kazanırlar.
1998 Şubat ayında ikinci şark görevi için Erzurum’a geldiğimde, 1997 yılı sonlarında Kars Emniyet Müdürlüğünden Diyarbakır’a gidişini, oradaki çalışmalarını bültenlerden ve ulusal basından izliyordum.
Sonrasında 2001 yılının 24 Ocak günü 17:45 sıraları ülkesini ve görev yapmış olduğu bölgenin huzurlu ortamını istemeyen terör odaklarınca haince pusuya düşürülerek aramızdan ayrılır.
25 Ocak günü saat:11:00’de Diyarbakır’da yapılan cenaze töreninde Diyarbakır halkı -tarihinde ilk kez- şehit olan bir Emniyet Müdürü Gaffar OKKAN ile Mehmet KAMALI, Mehmet SEPETÇİ, Selahattin BAYSOY, Atilla DURMUŞ ve Sabri KÜN isimli 5 Polis Memurunu büyük bir katılımla memleketlerine uğurlar. Arkasından Ankara ve Sakarya/Hendek’te yapılan törenler sonucu sonsuz istirahatgahına ulaşır. Türk Halkı ve de Emniyet Teşkilatı Diyarbakır şehitlerini bağrına basıp yüreğinin derinliklerine gömer.
Sonuç olarak; Emniyet Teşkilatı, içerisinde yetişmiş nitelikli bir yöneticisini; Türkiye’de yiğit bir evladını, tarihinde ilk kez geniş katılım ve yelpazede ulus olarak terörü lanetleyerek toprağa verir. Toprağın bol olsun, sonsuzluğa doğru hoşçakal, Değerli Ağabey...                                
Remzi KOÇÖZ    (25 Ocak 2001 / Erzurum)

*Ali Gaffar OKKAN; Fikri-İmran oğlu, 1952’de Sakarya/Hendek ilçesinde doğar, 1967 yılında girdiği Polis Kolejini 1970’de bitirir, 1973’te Polis Enstitüsü/Akademisinden (35333 sicil sayılı) Komiser Yardımcısı olarak mezun olmasının ardından İzmir Emniyet Müdürlüğünde göreve başlar. Sonrasında Şanlıurfa (1983-86), Eskişehir (1986-1993) illerinde çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra, 1993'te 1. Sınıf Emniyet Müdürlüğü rütbesine terfien Kars İl Emniyet Müdürü olarak atanır. 1997'de ise Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olur. Aynı zamanda Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunudur. Eğitimci Zerrin Hanım ile evliliklerinden Sezin ve Can isimli iki çocuk babasıdır.