8.1.23

KOLEJ GÜNLERİ

 

            KOLEJ GÜNLERİ (1975)*

          1975 yılı Polis Koleji 1.sınıf ilk günlerimiz, 28. Dönem olarak 110 kişiyiz. 1/A sınıfının 2122 nolu öğrencisi olarak kayıtlara geçiyorum. Henüz dahili ve harici elbiseler dikilmemiş, yatılı okula uyum sağlamaya, daha önce birbirini tanımayan yurdun değişik yörelerinden 14-15 yaşlarında, genç insanlar kaynaşmaya çalışıyoruz. Önce okul idaresi komiserler gündüz okulun düzenini/kurallarını dikte ediyorlar, akşamları ise üst sınıflar uygulamalı olarak bu kuralları pekistiriyorlar. Okul yönetiminin ve üst sınıfların uğraşlarının bize öğretmeye çalıştıklarının, bizden istediklerinin tümünü bir kelime ile özetleyebiliriz: Disiplin!

(Disiplin uygulamalarına ilişkin anılar bağlamında ayrıntılı anlatımlar o günleri yeniden depreştirip bizleri üzmek dışında bir işe yaramayacaktır.)

Koleje başladığımızda Okul İdaresi; Kolej Müdürü: Ahmet EROL, Sınıflar Amiri: Başkomiser Bayram IRMAK, Diğer Amirler/Komiserler: Cengiz GİRGİN, Kemal YURTSEVER, Şükrü SARAÇ. Öğretmenlerimiz ise (A sınıfı); İclal KORHAN (Kimya), Sıdıka TEZEL (Tarih), Nuran ŞARLAK (Edebiyat), Ekin TEKOL (Mantık-Felsefe), Evin SAVCI (Coğrafya), Yüksel GENÇ (İngilizce), Seher EVREN (Sanat Tarihi), Gönül ERKMAN (Resim), İbrahim Turgut BAYRAM (Matematik), Aziz ÇITAK (Fizik), Arif UĞUR (Biyoloji), Suphi VARER (Beden), B ve C sınıflarına gelenler Raziye AKARUN (İngilizce), Şengül TİRYAKİ ve Aycan KUYRUKÇUOĞLU (Edebiyat) isimlerini hatırlayabildiklerim… Tüm öğretmenlerin ve de idarecilerin bizler üzerinde ayrı ayrı emekleri yadsınamaz, hepsini minnet ve saygı ile anıyorum.

Gündüzleri sınıflarda olan birlikteliğimiz akşamları yatakhanelerde devam ediyordu. Uyku dışında sürekli bir birliktelik kısa sürede kaynaşmamızın temel unsuruydu. Önce hemşehriler dayanışması, daha sonra koğuş ve sınıf arkadaşlıkları sonrasında yerini sonraki yıllarda siyasi/fikirsel arkadaşlıklar, daha sonrasında da kadro/görev arkadaşlıkları alacaktır.

Ankara’ya benim gibi yeni gelmiş arkadaşların özlemi başkenti tanımak, tarihi ve önemli yerlerini görmek/gezmekti. Ankara Kalesi, Anıtkabir, Eski Meclis, Roma harabeleri gibi tarihi mekanları gezerek Ankara’yı keşfetmeye çalışıyorduk. Bunun dışında AOÇ/Hayvanat bahçesi, Gençlik parkı/lunapark yaş itibariyle ilgimizi çekiyordu. Kurtuluş/Botanik/Kuğulu parkları ise daha sonra keşfedecektik.

Polatlı-Gordion höyük/kalıntılarına, Alagöz köyünde kurtuluş savaşı komuta karargah müzesine okulla birlikte gidiyoruz. Yine okul tarafından kültürümüz/görgümüz artsın diye okul sinema salonu dışında tiyatro vede operaya götürülüyoruz.

Havalar soğuyana kadar Ankara’nın caddelerini adımlamak, gezmek bizim için eğlenceliydi, Ankara’nın sonbaharı da güzeldi. Kışa doğru da sinema, tiyatro, sergi, müzeler gibi kapalı mekanlar da zaman geçirmeye çalışıyorduk. Henüz Fevzi Çakmak Sokağındaki Rua kıraathanesinin müdavimi olmamıştık.  

Önce dahili kıyafetlere özellikle yakadaki kopçaya sonrada harici kıyafetlere uyum sağlamakta biraz zorlanmıştım. Yolda yürürken sanki herkes bana bakıyormuş hissi yaşıyordum. Şapkaya hakim olmakta da zorlanmıştım. Kafamı yukarı kaldırdığımda, bir trafik tabelasının yanından geçerken yada ters bir harekette sık sık düşürdüğüm olur düşürmemek için de epey efor sarf ederdim.

Hafta sonları Sakarya grubu olarak (İbrahim DEMİRCİ, Sezai KONUKLAR, Lütfi DENİZLİ ve bendeniz) birlikte dışarı çıkardık yer yer diğer arkadaşlarımızdan da katılanlar olurdu. İlk gezimiz olarak okulumuza yakın yürüme mesafesinde olan Anıtkabir'e gitmeye karar veriyoruz. Sakarya grubu dışında sınıfımızın ikinci Sezai’si yani Kıdıkoğlu’da var. (Daha önce 1973 yazında Akif abimin Harbokulundan mezuniyet töreni için Ankara’ya gelmiş ailece Anıtkabir'e gitmiştik.) Anıtkabir’i biliyorum havasıyla diğer arkadaşlara mihmandarlık yapacaktım. Tabi Anıttepe tarafından girince sağdan mı soldan mı girelim derken Sezai KIDIKOĞLU, “kılavuzu karga olanın ……” diyerek benim mihmandarlığıma jest yapar. Dakika bir gol bir! Kıdıkoğlu’nun sözlerine bozulmakla birlikte kendisine anında cevap verememiştim. Zamanla tanıyınca arkadaşımızın kıvraklığına,  hazır cevaplılığına yani pratik zekasına hayran kalmıştım. Halen bu meyanda eline kimse su dökemez! (Sonradan iyi ki bulaşmamışım diyerek soğukkanlılığımı takdir ettim. Kıdıkoğlu’nun kolejde taktığı lakaplar tutmuş, diğer arkadaşlarca da tasvip görmüş ve yıllıklarda yerini almıştır. Özellikle aynı sırayı paylaştığı Ahmet EREZ ile inat konusunda yarışmaya çalışsa da Ahmet daha üstün çıkmıştır. Ünye’li bu arkadaşımızı sayfalara sığdırmak zordur, kendisiyle kolej-akademi-staj-kadro anılarımız ise anlatmakla bitmez ayrı bir yazı konusu..)

Arkadaşlıklar ve samimiyet ilerleyince bazı hafta sonları evci çıkan arkadaşların evlerine misafir olmuştuk. (Arif BEKİROĞLU/Merdan ÖZÇELİK-Altındağ, A.Haydar ARSLAN-Balgat, Feridun AKSAN-Aydınlık, A.Haluk TARHAN-Yenimahalle, Ahmet TÜRKER-Beşevler, Hasan KIZILAY-Şehitlik) Gurbete gelmiş Anadolu çocukları olarak birnevi aile özlemi gideriyorduk. Aslında Ankara’lı bu arkadaşlarımızı kıskanmıyor değildik. Onlar her hafta aileleri ile birlikte zaman geçiriyor, biz ise hasretlik çekiyorduk. Memleketle/Ailemizle bir telefon görüşmesi için günboyu Kızılay postanesinde zaman geçirdiğimizi unutmak ne mümkün!

 Remzi KOÇÖZ        

        *Biz 1975 girişli 28. Dönem Polis Koleji devresi olarak Yakup ASLAN (1990), Nurettin ÖZBAŞ (1994), Zeki KÜÇÜK (2004) olmak üzere (3) arkadaşımızı trafikte çok genç sayılacak yaşlarda kaybetmemizin ardından; hastalık sonucu aramızdan ayrılan (7) Ahmet TÜRKER (2012), Hasbi ÇİÇEK (2014), Hasan KIZILAY (2016), Hüseyin USLU (2017), Muharrem DENİZ (2018), Rüştü YETGİNBAL (2021), Sabri KİRİÇÇİ (2022) arkadaşlarımızı birkez daha rahmet, özlem ve saygıyla yad ederken; geride kalan arkadaşlarımıza sevdikleri ile birlikte sağlıklı ömürler diliyorum.