31.5.20

SÜLEYMAN ULUS ANISINA


SÜLEYMAN ULUS ANISINA…

(Polis Koleji/Akademisi 1967-1973)

Polis Akademisinden 1982 yılında/yazında mezuniyet sonrası Çanakkale iline atanmamın ardından yaklaşık 3 ay Gökçeada, 9 ay Bayramiç ilçesinde görev sonrası 1983 yazında Çanakkale Merkezde Asayiş şubede Araştırma büro amiri olarak başlarım. O yaz tayinlerinde Çanakkale’ye yeni atanan ve Siyasi Şube Müdürlüğüne bakan Başkomiser Süleyman ULUS (Kayseri/Develi 1952 doğumlu, 35325 sicil sayılı) abimizle tanışırım. Bir iki ay geçmeden Ağustos gibi il müdürü değişimi olur. Emniyet müdürü Nejat AÇIKALIN merkeze alınırken Şükrü YETİMOĞLU ise Artvin’den Çanakkale Emniyet Müdürlüğüne atanır. O yıllarda Başkomiserlerin hatta Kom. Yardımcılarının şubelere baktıkları dönemdir.

Şükrü YETİMOĞLU’nun ilk icraatlarından biri Süleyman abinin yer değişimi olur. Onun ilk gazabına uğrayanlardan, Ecebat İlçesine atanır. (Çok geçmeden bizde o gazaptan nasipleniriz.) Eceabat’ın Çanakkale’nin karşısında feribotla rahat gidilebilen yakın bir yer olması nedeniyle görev dışında istirahatli günlerimde sık sık Süleyman abiye uğrar, ilçe emniyet binasının üzeri lojman olduğundan eşi Nurten Hanım ve çocukları (oğlu Semih, kızı Şevda) ile de tanışır, bahçede/kamelyada misafirleri olurum. Birkaç kez haftasonu/akşamları denizcilere ait askeri gazinoda birlikte zaman geçirirken, ilçedeki bazı amir/müdür/subaylar ile de tanışırım.

(Süleyman abi ile tanışmadan 1 yıl öncesinde Ayvacık ilçesinde jandarma astsubayı olan dayısı Kadir AKBULUT’la; sonrasında Küçükkuyu’da onlarla akraba olup o dönem Karasu Kaymakamlığı yapan, sonrasında vali ve milletvekili olan Ali Haydar ÖNER ile tanışırız.)

1984 Aralık itibariyle askerlik için Çanakkale’den ayrılırım. Süleyman Abi ise benim askerlik dönüşümde (1986) Emniyet Amirliği terfisinin gelmemesi üzerine çok sevdiği ve gençliğini verdiği mesleğinden ayrılmayı yeğleyip istifa ederek Bolu’ya yerleşir. Orada ağabeyi/kardeşi ile ortak, inşaat-taahhüt işleri yapar. Bolu’ya gittikten sonra 1-2 kez telefonla görüşmemizin ve bayram/yılbaşı tebrik kartı ardından tayin-evlilik-hayat koşturmacasında irtibatı kaybederiz. Taki 2019 yılının Mart ayı sonlarında Müfettiş olarak bir soruşturma nedeniyle İstanbul’da bulunduğum bir sırada Ankara’da Gazi Hastanesinde tedavi gördüğünü duyuyorum. Ankara’ya döner dönmez ziyaret için hastaneye uğradığımda ise taburcu olduğunu öğreniyorum. Sonrasında bir ara telefonuna ulaşıp ararım düşüncesiyle -zamana bırakma- ihmalimiz olur.

Nisan ayı içerisinde İstanbul iline bu kez teftiş görevi derken dönüşte de Mayıs ayının ilk haftasında -Kızılay’da kafasına ağaç dalı düşen çocukluk/mahalle arkadaşım- Emekli PM A.Nedim FİDAN’ın hastanede/yoğun bakımda 37 günlük yaşam mücadelesinde yanında olmaya çalışıyorum. Ancak komadan çıkamayan arkadaşımı memlekette toprağa verip, iki hafta geçmeden bu kez 76’lı Erol ÖZDEMİR abimizin üzüntüsünü yaşadım. 31 Temmuz 2019 tarihi itibariyle emekli olmam sonrası Kolej Platformu tarafından oluşturulan 29 Ekim/10 Kasım etkinliklerine katılım yanında ister istemez kendimizi sosyal-medya arenasında bulduk. Eski müdürlerimiz/abiler/kardeşler derken 73’lü abilerimizle görüşmemizde (Özer ALTAN ve Mustafa ACAR) Süleyman abinin kaybını öğrenmem üzerine eşi Nurten Hanım’a ulaşarak -gecikmeli bir vefa borcu olarak- başsağlığı ve üzüntülerimi iletirken, Süleyman abiyi 31 Mayıs 2019 günü yani arkadaşımın Şehir Hastanesine nakli esnasında kaybettiğimizi öğrenmiş oldum.

Zaman akıp geçiyor. Süleyman abimizin yaşamını kaybetmesi ‘her ölüm erkendir’ sözü yanında “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler” sözünü anımsatırken; Emniyet Teşkilatının Kolej geleneğinden yetişen değerleri arasında -Cumhuriyet sevdalısı, onurlu yaşamı yeğ tutan kişilikte- yeri müstesna ve gönlümüzdeki yeri her zaman saygın kalacaktır.

Aramızdan ayrılışının 1.yılında Süleyman ULUS Abimizi rahmet ve saygı ile anarken, başta ailesi eşi/çocukları olmak üzere tüm sevenlerine sabır ve kolaylıklar diliyorum.

Saygı / sevgi / selamlarımla…

31 Mayıs 2020

Remzi KOÇÖZ


26.5.20

10 NİSAN ANILARI

          

1

10 NİSAN ANILARI…

(1975’den 2020’ye 45 Yılın İzdüşümü)

            Ülkemiz de Çocuklarla 23 Nisan, Gençlerle 19 Mayıs, Askerlerle 30 Ağustos, Halkla 29 Ekim tarih/takvim olarak özdeşleşmişse; Polisler ile de 10 Nisan tarihi takvim olarak özdeşleşmiştir. 10 Nisanlar ayni kaderi paylaşanlar için farklı bir tutkudur. Bir dönümdür, bir coşkudur. Bir yaş daha büyütür bizleri. Tarihsel önemleri dışında kuruluşların özel günleri vardır. Ancak Polis Günü kutlayan, ilkleri oluşturan bir ülkeyiz. Dünyanın diğer ülkelerinde görülmeyen bir bayram kutlanır bizim ülkemizde. İşte bunun adı: 10 Nisan Polis Günüdür, Polis Bayramıdır.
Kolej-Akademi yılları (1975-1982)
1975 yılında Ankara/Anıttepe’de bulunan Polis Kolejine girişimizin ardından Polis Teşkilatının 131. kuruluş yıldönümü için 1976 yılı sömestr tatili sonrası 10 Nisan hazırlıkları başlar. Okul bahçesinde boy sırasına göre dizilirken uzun olmam nedeniyle ilk takımda yer alıyor, yürüyüş koluna seçiliyorum.  Okul bahçesinde sınıf komiserlerinin komutları ile çalışmalara başlıyoruz. Zamanla fireler oluştukça bir ön sıraya geçmek suretiyle herkes yerini buluyor. Dahili kıyafetlerle çalıştığımız için sorun yok. 10 Nisan yaklaştıkça provalara harici kıyafetlerle katılırken başımızdaki şapkayı düşürmemek için gayret sarf ediyoruz. Son provalarda trampet takımının yerini bando takımı alırken her prova sonrası daha da iyiye giderek güven kazanıyoruz.
Gerçi, Türk toplumu asker bir milletin geleneğini yaşamaktadır. İlk ve Ortaokulda bayramlarda- izci grubunda daha çocuk yaşlarda komutlara alışıyoruz. Son provaya çıkarken beyaz tozluk ve eldivenler dağıtılıyor. Ayrıca hafta boyunca değişik etkinliklerde düzenleniyordu. Türk Polis Teşkilatı 131. yıldönümünü 10 Nisan 1976 günü kutlarken, bizde resmigeçit yürüyüş kolunda bu gururu yaşıyorduk. İlk kez Polis Koleji öğrencisi olarak başkent Ankara’da lacivert-kırmızı kordonlu tören kıyafetlerimizle caddeleri geçerek Emniyet Genel Müdürlüğü önünde konuşlanıyor, ardından tören birliğini Genel Müdür ve İçişleri Bakanı denetliyor.
10 Nisan 1976’da başlayan yürüyüş kolu görevi Kolej (3), Akademi (4) olmak üzere (7) yıl kesintisiz sürüyor. Bazen yürüyüş kolundan kaytarmak aklımızdan geçmiyor değil. Biz yürürken yürüyüş kolunda olmayan arkadaşlarımız yol boyunca bizlere alkışları ile tempo tutuyor, çiçek atıyorlar. O zaman tribünde olmak yerine oyunda olmanın farklılığını yaşıyoruz.

Kadroda Yaşadığım 10 Nisanlar (1982-2003)
1982 yılında, öğrenciliğimiz sona erip mezun olup kadrolara dağıtılıyoruz. Kadroda ilk 10 Nisanı Komiser Yardımcısı rütbesiyle 1983’de Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde buruk bir şekilde yaşıyorum. Ankara’nın o coşkulu havası burada yok. Kadroda toplam 10 polis memuru var. Adi adımlar a Atatürk anıtına yürüyor çelenk koyup saygı duruşu sonrası karakola dönüyoruz. Bizi gören bir kısım esnaf ziyarete geliyor. Bir tek karakol önüne 10 Nisanı belirten bir afiş asıyoruz.  O yıllarda pek afiş, broşür vb. tanıtıcı malzemeler ilçelere gönderilemiyor. Bir sonraki yıl 1984’de Çanakkale’de yürüyüş kolunda görev alıyorum. İl Merkezi olması nedeniyle kalabalık bir ortam oluşuyor. Biraz daha coşkulu geçiyor. 
1985 yılı 10 Nisan 140.yıl kutlamalarında Yedek subay olarak Çorlu’dayım. İlk kez 10 Nisan törenlerine katılamıyorum. 1986 yılı 10 Nisanında askerlik sonrası Çanakkale’de göreve yeniden başlarken 141. yıl kutlamalarında yürüyüş kolunda bu kez silah takımı önünde yürüyorum. 1987 yılı 142. yıl Çanakkale’de son katıldığım 10 Nisan oluyor.
1987 yazı, ilk şark görevim için Şanlıurfa’nın Bozova ilçesine tayin oluyorum. 1988 yılının 10 Nisan’ında 143. yıl kutlama komitesinde ve de sunucu olarak görev alıyorum. Hafta içerisinde sosyal, kültürel, sportif alanlarda değişik etkinlikler düzenliyoruz. Bu güne kadar hep yürüyüş kolunda yer almışken, ilk kez mikrofon karşısında Komiser rütbesinde sunucu olarak topluluğa hitap ediyordum. 1989 yılında ise İlçe Emniyet Amir vekili olarak 144. kuruluş yıldönümünde Hükümet Konağı önündeki törenlerin yapıldığı meydanda protokol ve topluluğa günün anlam ve önemini belirtir bir konuşma yapıyorum. Bir yıl önceki sunuculuk deneyiminin katkısı olsa da konuşma metnini geceden geç saatlere kadar ezberlemeye çalışmış, uykusuz kalmıştım. Meslek yaşamımda ilk kez geniş bir topluluğa hitap etmenin heyecanı ile gurur ve coşkusunu da yaşayacaktım. Bozova ilçesinde -Terör olaylarının etkisine rağmen- halkın yoğun katılım gösterdiği coşkulu bir gün kutluyoruz. Araçlarımızı, karakolumuzu süslüyor, okulların vatandaşların yoğun ilgi ve ziyaretine tanık oluyoruz. Hafta içinde koşu, masa tenisi, voleybol müsabakaları, resim, şiir, kompozisyon yarışmaları ilgi görüyor.
1990-1993 arası (Komiser-Başkomiser-Emniyet Amiri Rütbelerinde) 10 Nisanları Denizli’nin Güney ilçesinde kutluyorum. Güney’deki ilgi ve coşku ilk yıllarda Bozova’dakinden daha az oluyor. Daha sonraki yıllar etkinlikleri geliştirip ilçeyle bütünleşince ilgi ve katılım artıyor.
1994-1997 yılları arası (Em. Amiri ve 4.SEM Rütbelerinde) 10 Nisanları Aydın’ın İncirliova ilçesinde kutluyorum. Bu ilçede her yıl birbirinden daha görkemli kutlamalar gerçekleştiriyoruz. Bu yörenin insanı daha bir farklı yaklaşıyor, bir hafta boyunca etkinlikleri şölene dönüştürüyoruz. Bir sonraki yıl düzenlemeleri için toplumun farklı kesimlerinden öneriler alıyoruz. O yıllarda yerel TV ve radyoların yaygınlaşması daha geniş kitlelere ulaşmamızı sağlıyor. Sportif turnuvalar (Koşu-Pinpon-Bisiklet-Atış vb.), sosyal, kültürel faaliyetler (resim-şiir-kompozisyon-bilgi yarışması-satranç turnuvası), Ziyaretler (Okullar, Huzurevi, Çocuk Yuvaları, Şehit Aileleri) gerçekleşiyor.
1998- 2003 yılları arası (4-3-2.SEM Rütbelerinde) 10 Nisan’ları (6) yıl boyunca Erzurum’da kutluyoruz. İlk (5) yıl kutlama komitelerinde etkin olarak görev alıyor,  Halkla ilişkileri yoğun yaşıyor, dolu dolu bir haftayı etkinliklerle donatıyorduk.
2003 yılının 10 Nisan’ını 158. yıl kutlamalarını, 2.SEM rütbesiyle İl Emniyet Müdür Vekili olarak geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz etkinliklerden daha yoğun yaşıyorum. Erzurum Polis radyosu, TRT Erzurum Radyosu, yerel radyo ve televizyonlarda canlı yayın programları gerçekleştiriyoruz. Spor karşılaşmaları (Güreş, Futbol, Voleybol, Masa tenisi, Polis koşusu, Atış müsabakaları), Sosyal-kültürel etkinlikler (resim, şiir, kompozisyon yarışmaları, öğrenci gençliğe yönelik panel-konferans çalışmaları) Huzurevi, çocuk yuvaları, şehit aileleri, şehitlik ziyaretleri, okul ziyaretleri gerçekleştiriyoruz. Valiliğin ağaç ve orman kampanyasına destek veriyor, Özel Harekat şubesinin konuşlandığı alanı ağaçlandırarak geleceği yeşillendiriyoruz. 10 Nisan günü; Tören programı çerçevesinde hareket ederek, Erzurum’da resmi törenlerin gerçekleştiği havuz başında protokole, teşkilata, katılımcılara teşkilatı temsilen günün anlam ve önemini belirtir bir konuşma yapıyorum. Ardından Cumhuriyet caddesinde resmigeçit töreni gerçekleştiriliyor. Tören bitişi sonrası polis evinde ikramlar, ardından da Müdüriyet makamında tebriklerin kabulü gerçekleştiriliyor. Hafta boyunca tüm hizmet otolarımızı, binalarımızı, Cumhuriyet Caddesini bir bayram edasıyla süslüyor, bayraklarla donatıyoruz. Bir hafta dolu dolu yoğun tempoda etkinlikler gerçekleştiriyoruz.
2004 yılında Ankara’da, 159. yıl kutlamalarında, 2.SEM Rütbesiyle yıllar sonra Anıtkabir de Ata’nın huzuruna çıkacak, o yılları Kolej-Akademi öğrencilerinin yürüyüş kolunda -ama bu kez izleyici olarak- yeniden yaşayacak, 10 Nisanla tanıştığım eski günlere gidecektim. İşte, O günlerin anısına tarihe yolculuk bağlamında duygu/düşünce/izlenimlerimi paylaşmak istedim.
Evet, dile kolay değil, yıllar yılları kovalıyor...
Koleje girdiğim 1975 yılından 2004 yılına kadar geçen 10 Nisanlarda ya yürüyüş kolunda ya komitelerde ya da komite başkanı olarak görev almış, sunucu ya da konuşmacı olmuştum. Yıllar önce öğrencilik günlerimde kaytarmayı düşünüp de kaytaramadığım, aksine bütünleştiğim 10 Nisanla, 2005 sonrası 1.SEM Rütbesiyle artık tribünlerdeydik. Emekli olduğum 2019 sonrası 2020’de 175. Kuruluş yıldönümünde ise ilk 10 Nisanla tanıştığım 131. yıldönümün ardından 44 yıllık bir takvimi geride bırakırken 10 Nisanları artık eskisi gibi bir bayram olarak değil bir takvim olarak anarken, bizler geçmişe özlem yanında kurumsal hafıza/teamül/saygınlık/değerler bağlamında burukluk yaşıyorduk.
*Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için çok büyük sorumluluk yüklenmiş ve Milletimizin huzuru/refahı/ canı/malı gibi kutsal değerler için; canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmet ve saygıyla, yaralanan kahraman gazilerimizi minnetle anıyor, halen görevi başında gece/gündüz/sıcak/soğuk demeden, mesai mefhumu gözetmeden özveriyle çalışan tüm meslektaşlara ve teşkilatın bu günlere ulaşmasında emeği geçen herkese aileleri ile birlikte esenlikler temennisiyle; kuruluş yıldönümlerini en içten duygularımla kutlar; saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım…10 Nisan 2020
             Remzi KOÇÖZ