26.8.19

BAĞIMSIZ KOLLUK


“BAĞIMSIZ KOLLUK ŞİKÂYET MEKANİZMASI”

            AB müktesebatı ve Eşleştirme Projesi Çerçevesinde Türkiye ile İngiltere   İçişleri Bakanlıkları arasında yürütülen “Kolluk Denetim Kurulu” ya da  “Bağımsız Kolluk Şikayet Mekanizması” adlarıyla isimlendirilen çalışmalar 2007 yılından buyana yaklaşık iki yıldır sürdürülmektedir. Bu proje çerçevesinde İngiltere’den gelen uzman kolluk personeli ile İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet Genel Müdürlüğünden de Başmüfettiş ve uzman personelin katılmış oldukları üst düzey paydaş toplantıları gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de uygulanan sistem artıları ve eksileri ile masaya yatırılarak kolluk dışarısından da sivil toplum kuruluşları diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla, kişilerle görüşmeler adı altında bir istişare süreci gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda AB ülkelerindeki uygulamalara ilişkin bu ülkelere (İngiltere ve Portekiz) çalışma ziyaretleri gerçekleştirilirken, Ankara da merkez teşkilatlarına bilgi edinme ziyaretleri; pilot iller (İstanbul, İzmir, Mersin, Trabzon, Van) tespit edilerek benzer ziyaretler bölgesel düzeyde; STK’lar, sokak çocukları, Çingeneler, madde bağımlıları gibi odak grupları tespit edilerek İstanbul’da da benzer ziyaretler sürdürülmektedir. Bu projenin finansörlüğünü AB karşılamakta olup amacı; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının şikayetlerinin tarafsız, etkin, hızlı ve adil olarak soruşturulmasını sağlayacak yeni bir sistemin oluşturulmasıdır.
            Bu çalışmalar kapsamında 2009 yılı başlarında “Türk Ulusal Polisi ve Jandarması için Bağımsız Bir Kolluk Şikayet Komisyonu ve Şikayet Sistemi Eşleştirme Projesi” genelinde “İstişare Belgesi” kitap halinde hazırlanarak bu paralelde hazırlanan anket broşürü birlikte dağıtılmış ayrıca internet ortamına da atılmıştır. İstişare süreci olarak ankete katılım 21 Ocak / 27 Şubat tarihleri arası dijital olarak internet ortamında ve posta yoluyla gerçekleştirilmiş olup sonuçları henüz açıklanmamıştır.
Türk ve İngiliz İçişleri Bakanlıklarının işbirliğiyle uygulamaya konulan Bağımsız Kolluk Şikayet Sistemi'nin, Toplumsal ve küresel gelişmelerin neticesinde Türk kamu yönetiminde Bu ihtiyacı karşılamak için İngiltere'de 2004'ten bu yana kurulu Bağımsız Polis Şikayetleri Komisyonu'nun (IPCC) bir benzeri olan Bağımsız Kolluk Şikayet Sistemi'nin Türkiye'de kurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Projenin amacı Türkiye’nin idari kapasitesinin AB üye devletleri seviyesine ulaşabilmesi için bağımsız bir kolluk şikayet mekanizmasının kurulması yönündedir. Türkiye’nin AB ile imzaladığı Katılım Ortaklığı Belgesi de bu projeye yeşil ışık yakmaktadır.
Projenin genel felsefesi ve sloganı ise; “kolluk hizmetlerinde tutarlılığın ve adaletin sağlanması; halkın hakkının, kolluğun itibarının korunması” şeklindedir.
Yeni sistemin getireceği iki yapılanmadan birincisi; AİHS’nin 2 ve 3. maddelerinin ihlaline ilişkin konular öncelikli olmak üzere, tüm kolluk şikayet sistemi üzerinde gözetim, değerlendirme ve denetim yetkisine sahip olacak olan “Kolluk Gözetim Komisyonu”, İkincisi ise kolluğa yönelik ciddi şikayetleri bağımsız olarak soruşturacak Mülkiye Başmüfettişlerinden oluşan bir “Uzman Müfettişler Grubu” oluşumudur.

Kolluk Kuvvetleri Etik İlkeleri:
Proje kapsamında, "Meslek Standartları Etiği" çerçevesinde 2 Kasım 2007 tarihinde İçişleri Bakanlığı Yönergesi olarak 9 başlık ve 52 maddeden oluşan "Kolluk Kuvvetleri Etik İlkeleri" metni yayınlanmıştır. 
Etik konusunda; Cumhuriyetin ilk yıllarında 1934 yılında çıkarılan ve kendisine yetki veren 2559 sayılı kanunun ilgili maddelerinde ve buna paralel yayınlanan Talimatname'de ("Polisin Merasim ve Topluluklardaki Rolüne ve Polis Karakolları Teşkilatlanmasına Dair Talimatname" Madde 54-Polisin Ahlaki ve Manevi Vasıfları); bugün Kolluk Etik ilkeleri olarak adlandırılan 52 maddelik genelgenin içeriği 15 madde halinde yayınlanmış olduğunu, hatta bu nitelikler Polis yıldızının 8 köşesinin aralarına birer çizgi ile yerleştirilerek eğitim kurumlarında ve Polis birimlerinde personele şemalar/panolar şeklinde duyurulmuş olduğunu, tıpkı İngiliz hukukunda her şeyin yazılı olmadığı gibi Türk polisinin de etik ilkeleri göğsündeki, şapkasındaki polis yıldızı ile yüreğinde/ruhunda taşıdığını, polisin bu ilkeleri meslek öncesi ailesinden alarak okullarda ve meslek içersinde pekiştirdiğini ve etik konusunda meslek disiplininin önem arz ederek personel üzerinde bir ruh oluşturduğunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Tek başına, yazılı kurallarla personele etik ilkelerini tebliğ ederek davranışlarını düzenlemelerinin beklenemeyeceği, olumlu sonuca ulaşmak için önemli olan bu ruhun oluşması gerektiği, mesleğe alınma ve okullarda eğitim aşamasında ve meslek içerisinde bu ruhun kazanıldığı/kazanılacağı, Türk toplumu olarak Aile eğitiminde de bu konuların verildiği, aslında etik kuralların sadece Polis açısından değil iyi bir yurttaş olmanın gereklerinden olduğu, uygulamada aksayan hususların zaman içersinde hizmetiçi eğitim ve bilgilendirmelerle aşılacağıdır. Bu ilkeleri kazanamayan, benimsemeyen, aksini uygulayanlar olduğunda da idari ve adli yönden cezalandırılacağıdır.
Etik ilkeleri ihlal eden personelin, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü gereğince disiplin yönünden, konusu suç teşkil eden ihlaller konularında da CMK kapsamında soruşturma yapılarak TCK maddeleri gereğince Adli yönden cezalandırıldıklarını, etik ilkeler konusunda karşılaşılan ihlallerde Kolluk yetkilisinden Mülki Amire, Cumhuriyet Savcısından TBMM'ye kadar vatandaşların şikayet edebilecekleri bir prosedür uygulanmaktadır.

Etik ilkeler konusundaki ihlallerin disiplin soruşturması çerçevesinde meslekten ihraca kadar ağır bir şekilde cezalandırıldığı, konusu adli suç kapsamına giren hususların da benzer şekilde cezalandırıldığı, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğündeki belirli maddelerin bu tür ihlalleri birebir olmasa bile cezasız bırakmadığını, "Görev sırasında veya dışında yasaklanan tutum ve davranışlarda bulunmak", "Hizmet dışında ve içersinde resmi sıfatın gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak" maddelerinin torba madde olarak kullanılmakta olduğu/olacağı aşikardır.

Anket Sorularına Cevap Olarak Bağımsız Kolluk Şikâyet Mekanizmasına Bakış:
Gözetim Komisyonu'nun üyelerinin resmi sıfat taşımaları nedeniyle hiyerarşik bağlamda mevcut kurullardan çok daha bağımsız olabilecekleri düşünülemez. Amaç bağımsızlık ise yeni bir kurul yerine mevcut kurulların daha güven içersinde çalışmalarına yönelik düzenlemelerle destek verilebilir.
Yeni bir kurul oluşumunun güvensizliği pekiştirmekten başka bir amaca hizmet etmeyeceği; aslolan işleyen sistemin aksayan yönlerinin, tıkanıklarının giderilmesine yönelik tedbirlerin alınmasıdır. Kolluk görevlisinin sebep olduğu ihlalin/ihmalin dile getirilmesi yeterlidir. Önemli olan bu ihlalin/ihmalin objektif bir biçimde incelenmesi, soruşturulması ve sonuçlandırılmasıdır.
Görevde personelin ihmali ikinci, üçüncü şahısların mağduriyetine sebep oluyorsa, kamuya/otoriteye güveni sarsıyorsa,  kasıt ve keyfiyet içeriyorsa ki bunun anlaşılabilmesi için ilgili personelin tarafsız, adilane, eşit olarak soruşturulması,  hukuk çerçevesinde hareket edilmesi gerekmektedir. Koruma, kayırma, kollama, saklama, örtme gibi mekanizmaların önüne geçilerek istisnalar yaratılmaması için açıklık/şeffaflık daha da öne çıkarılmalıdır.
Soruşturmanın objektif bir şekilde yapıldığını hissettirmek, güven sağlamak açılarından ise sonuçlarının taraflara geri dönüşümü sağlanmalıdır. Anayasa güvencesindeki temel hak ve özgürlükler, kişi hak ve hürriyetleri, insan hakları ilke ve prensipleri ile Hukuk çerçevesinde hareket edilmesi sağlanmalıdır.
Tüm kamu görevlilerinin hesap vermeleri, soruşturulmaları işin doğası gereği zamanında, hızlı bir şekilde sonuçlandırılarak etkin olunmalı, istismarlara meydan verilmemelidir. Kurumun en alt amirinden başlayarak en üst amirine kadar hiyerarşik yapı içerisinde gözetim ve denetim yetkileri kullanılmaktadır. Ancak üst amirlerde ki yetkilerin daha geniş olduğunu söyleyebiliriz.
Kolluğa ve kamuya güven yeni kurulacak oluşumlarla kolay kolay sağlanamaz. Her yeni oluşum sistem olarak ayni hizmeti veren eskisi gibi yıpranarak zamanla işe yaramaz hale gelecektir. Bu durum kamuya olan güveni artırmak yerine daha da azaltacaktır. Önemli olan mantalite yada bakış açısını değiştirerek insan hakları ihlallerini en aza indirgeyecek önlemleri alarak, gerekirse eğitim sistemini bu çerçeve içerisine oturtmalıyız. Yani suçlularla uğraşmak yerine önleyicilik üzerine yoğunlaşmamız gerekmektedir.
İmaj ve itibarın sağlanabilmesi için bilinç seviyesinin artırılmasına öncelik verilmelidir. Bilgi sahibi olmak yeterli değildir. Önemli olan onu eğitimle pekiştirip yaşam biçimi haline getirerek uygulamada davranış olarak sergileyerek insan hakları ihlallerini en aza indirgeyebiliriz. Eğitsel faaliyetlerin artırılması ile profesyonellik yönünde iyileştirmeler yapılmalıdır. Profesyonel bakış açısı yaratılarak personelin kendini denetlemesi yani otokontrol sağlanmalıdır.
Ulusal/Uluslararası Etik Kodları konusunda konferans, seminer, sempozyumlar düzenlenmeli ve eğitsel faaliyetlerin artırılması yönünde iyileştirmeler yapılmalıdır. Kamuoyu araştırması ve anket çalışmalarına önem verilerek belirli periyotlarla "Sokak/ Vatandaş gözüyle Polis", “polisten beklentiler” gibi konular masaya yatırılmalıdır.

İstişare Anketine Katılımlardan Oluşturulacak Sisteme Karşıt Düşünceler:
  • Mevcut Disiplin Kurulları ne kadar siyasi etki altında ise kurulması düşünülen Gözetim
Komisyonunun daha fazla etki altında kalacağı düşünülmektedir. Zira Gözetim Komisyonu üyeleri Bakana yani siyasi merciye daha yakındırlar.
  • Bağımsızlık için alınacak tedbirlerin, mevcut komisyonlar için de alınabileceği
düşünülmektedir. Başka bir ifadeyle bağımsızlığı zorlamaya kalkışanlar, karşılarında yasal engeller bulabilmelidirler.
  • Bazılarının görevi ihmal suçu ile yargılanırken, diğer bir kısmının masumane duygularla
soruşturma kapsamı dışında bırakılmaması gereklidir. Herkes için istisnasız işlem başlatılmalı, başvuru sahiplerine cevap verilerek açıklık politikası uygulanmalıdır. 
  • Sorunların çözümü için denetleyeni denetlemek, o da yetmezse daha üst bir denetleme organı
oluşturmak yeterli addedilemez. Kolluk kuvvetleri mensupları, insan haklarının önemi konusunda yeterince bilinçlendirilmedikçe ne kadar denetleme organı kurulursa kurulsun sonuç elde edilemez.
  • İmaj ve itibar; insana değer verme gereği bilinciyle artar. Eğer kolluk kuvvetleri
mensuplarına insana değer verme bilinci yerleştirilirse mevcut komisyonlarla da bu sorunlar halledilmiş olur.  Zira eğitim, olmazsa olmazlardandır. 

o   Bu görevlerin farklı bir komisyonun görev alanına dâhil edilmesi,“tüm şikâyetlerin
izlenmesi, etkinlik, şeffaflık ve hesap verilebilirlik” konularında daha farklı bir uygulamaya yol vermez.
o   Söz konusu bağımsızlığın sadece “komisyon üyelerinin kolluk kökenli olmaması” noktasında
belirlendiği görülmektedir. Bu bir bağımsızlık ölçütü değildir.
o   “Dış etki ve müdahaleden uzak olma” sorunu, idarenin işleyişi ile ilgili genel bir sorundur.
o   Yapılan düzenleme, işlerin “bir teftiş kurulundan alınıp başka bir teftiş kuruluna verilmesi”
boyutunu pek aşmamaktadır.
o   İlgili kolluk örgütünün bir iç işleyiş ve disiplin sorununa, Kurum dışı müfettişlerin
yaklaşımları eksik olacaktır. 
o   Şikayetlerin takibi ile ilgili zaten yeteri kadar yasal gözlem yetkisi kullanılmaktadır: idari ve
hiyerarşik denetim, dilekçe hakkı, idari soruşturmalar, adli yargı yolu, idarenin yargısal denetimi vs. Tüm bu mekanizmalar, birbirlerini tamamlamak ve birbirleriyle ilişkili olmak bakımından entegre bir bütünlük oluştururlar. Proje, sanki bu mekanizmalar yokmuş gibi bir izlenim yaymaktadır. Yeni düzenlemedeki gözlem yetkisi, dar veya geniş olmaktan öte, mevcut sistemin entegre özelliği dikkate alındığında, eksik kapatıcı bir mahiyette değildir. Yani ihtiyaç duyulan, eksiği hissedilen bir yetki değildir.
o   Güven artıracağı, imaj ve itibar güçlendireceği öngörülen bu yeni düzenleme ve onun
kurumları, birdenbire eleştirilerin ortasında kendini bulabilir.
o   Türkiye’de zaten çok yönlü bir denetleme mekanizmasının altında çalışan kolluk örgütlerinin
faaliyetlerinin yeni bir denetleme modülüne tabi kılınmasının, bir sistem gereksinimi olduğunu düşünmek zordur. AB müktesebatında önceden belirlenmiş bir yapı veya standart bulunmamaktadır. Türkiye’de kolluğun hiçbir faaliyeti denetimden vareste tutulmamıştır. Eğer mevcut sistemin yetersiz kaldığı düşünülüyorsa, yeni modülün bu yetersizliğin üstesinden geleceğini öngörmek çok zordur.   

Proje ile ilgili olarak özet bilgi sunduktan sonra mevcut uygulamayı da özetlemek gerekmektedir. Ülkemizde Genel kolluk (Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik) personeli aleyhine yapılan şikayet ve iddiaları incelemek ve soruşturmak için kendi sistemleri bulunmaktadır. Teftiş kurulları da bu sistemin ana unsurlarından birisidir. Şikayet ve iddialar direk ya da dolaylı yoldan intikal eder etmez muhakkik ya da müfettiş tarafından öncelikle incelenerek sübut emarelerin mevcudiyeti halinde soruşturulur. Ardından kişi/kişilerle ilgili Adli, İdari, mali sonuçlar doğurabilecek raporlar C.Savcılıkları, Disiplin kurulları gibi ilgili mercilere gönderilir.

Mevcut sistemin işlemeyen, aksayan yönleri olmuştur, olmaktadır, yeni kurulacak sisteminde olacaktır. Sistemin işlerliğine -aksayan yönlerini de masaya yatırarak- katkı sağlamak amacıyla aşağıdaki hususları genel olarak sıralayabiliriz:

  • Emniyet Teşkilatımızın açık şeffaf ve hesap verebilir bir yapıda ve anlayışta görev yapması
tüm mensuplarımız tarafından arzu edilen bir husustur. Gerek görev esnasında gerekse görev dışında meslek mensuplarımızca işlenen suçların soruşturulması Türk Hukuk sisteminde belli kurallar bütünü içinde oluşturulmuştur. Genel hükümler çerçevesinde yapılan adli soruşturmalar ile idare hukuku alanına giren idari soruşturmaların şekil ve esasları değişik mevzuatta yerini bulmuştur. (CMK, TCK, Devlet Memurları Kanunu, 4483 sayılı kanun, İdari Yargılama Usul Kanunu, Emniyet Teşkilatı Kanunu, Disiplin Tüzüğü ve ilgili yönetmelikler)

  • Emniyet Genel Müdürlüğü uhdesinde oluşturulan Teftiş Kurulu Başkanlığı yukarıda sayılan
mevzuat doğrultusunda teşkilatın periyodik teftişi dışında tüm soruşturmalarını yürüten bir birimidir. Bu birimde görev yapan Polis Başmüfettişi unvanına sahip olan yetkililer, teşkilatın birinci sınıf emniyet müdürü rütbesine yükselmiş ve yaklaşık 25 yıllık mesleki deneyimleri bulunan liyakatli yöneticilerdir. Başmüfettişlerce yapılan soruşturmalar değişik kademelerden geçtikten sonra bir sonuca ulaşmaktadır. Sırasıyla, kurul içinde hukuk formasyonuna sahip bir başmüfettiş tarafından incelenmesi, disiplin kurullarınca hazırlanan dosyanın incelenip karara bağlanması, itiraz edilmesi halinde idari yargı tarafından incelenmesi aşamalarından geçmektedir.

  • Dolayısıyla bu süreç yapılan inceleme ve soruşturmalarda adam kayırma, taraf tutma gibi
olumsuz sonuçlar yerine tamamen objektif bir yapıda hukuki bir karar vermeyi gerektirmektedir. Önemli ve karmaşık olaylarda konunun soruşturulması amacıyla İçişleri Bakanlığı doğrudan Mülkiye Başmüfettişlerini görevlendirdiği gibi Polis Başmüfettişleri ile birlikte görevlendirme de yapmaktadır.

  • İdari soruşturmaların yargı denetimine tabi olması, soruşturmalar nedeniyle verilen kararların
şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması, eldeki istatistiklerin gerek basın gerekse talep eden şahısların hizmetine sunulması mevcut sistemin objektif bir şekilde çalıştığının göstergeleridir.

§  Ülkemizde genel hatlarıyla kara Avrupa’sı hukuk sisteminin esasları benimsenmiş ve uygulana gelmiştir. Fransa, İtalya, Almanya, İsviçre gibi ülkelerden esinlenerek hazırlanmış olan kanunlarımız anlayış ve sistem itibariyle İngiltere’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerce uygulanan Anglo-Sakson Hukuk sisteminden farklılık göstermektedir.

  • Avrupa Birliği Müktesebatı çerçevesinde yürütülen çalışmalar içinde yer alan “Bağımsız
Kolluk Şikayet Mekanizmasının” bu birlik için de bile sadece 4 ülkede uygulanması konunun çok yeni olduğunun bir göstergesidir. Projeyi yürüten İngiltere’nin bile söz konusu mekanizmayı 2004 yılında kurmuş olması sistemin genel kabul görmediğini göstermektedir. Uygulayan ülkelerde de henüz olumlu/olumsuz bir değerlendirmeye ulaşılamamıştır.

Sonuç:
Tüm bu gerekçeler çerçevesinde, sistemin; daha etkin ve çağdaş soruşturma ilkelerine dayalı bir yapıya kavuşturulmasında fayda görülmekte ise de;
Avrupa Birliği Müktesebatı çerçevesinde yürütülen çalışmalar içinde yer alan “Bağımsız Kolluk Şikayet Mekanizması”nın yapılandırma çalışmaları, mevcut sistemin haricinde hem bürokrasiyi artıracak hem de mali külfet ve idari yapılanmada kargaşalık yaratacak bağımsız yeni bir üst kurulun ve mekanizmalarının oluşturulması sisteme bir yarar sağlamayacaktır.
Bunun yerine mevcut sistemin aksayan yönlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik, bağımsız organlarca/uzmanlarca yapılacak ölçme, değerlendirme çalışmalarında fayda vardır. Böyle bir çalışma mevcut soruşturma (denetim/teftiş) sistemimizde, içeriden görülemeyen aksaklıkların tespit edilmesini; elde edilen veriler sonrasında da revize/rehabilite edilmesini sağlayacaktır.
Ancak; yapılacak düzenlemelerle -mensuplarınca, hep ‘sahipsiz’ olduğu değerlendirilen- Kolluk gücünün siyasal ve benzeri diğer yerel etkilere açık hale gelmekten korunması gözden kaçırılmaması gereken bir husustur.
Aslolan kolluk gücünü kullanan kurumların hizmet sunduğu toplum tarafından gözetlenmesi/denetlenmesidir. Kolluk personelinin davranışlarının memnuniyet ya da memnuniyetsizlik olarak geri bildiriminin sağlanması sonucu gerçek şeffaflık için gerekli zemin sağlanarak, istenilen değişim/gelişim yakalanabilecektir.

Remzi KOÇÖZ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.