BEŞ...
‘Akıl,
irade ve vicdanlarına ipotek koyduran yada koyulmasına sessiz kalan insanlar,
özgürlükten yoksun, bağımlı kişiliklere dönüşerek; kendilerine sunulan kimlik
ve verilen rol çerçevesinde bir misyon yüklenirler.’
İnsan
yaşamında çocukluktan-yaşlılığa kadar geçen 5 yıllık dönemler önemli bir
süreçtir. Ilk olarak 5 yaş bebeklikten çocukluğa geçiş, ilkokulu 5 yılda
bitirip, üçüncü 5 yılı tamamladığında 15 yaşında ergenliğe ulaşılarak
çocukluktan gençliğe geçiş. Dördüncü, beşinci, altıncı 5 yıllık dönemler olan
20-30'lu yaşlar ise; mezuniyet, işe başlama, askerlik, evlenme gibi geçiş
dönemidir. Benim açımdan dördüncü 5 yıl işe başlama, Beşinci 5 yıl 25 yaş
askerlik, altıncı 5 yıl 30 yaş yuva kurma- baba olma dönemleridir. sonraki 5'li
yıllar ise gençlikten yetişkinliğe geçiş evresidir.
Bizim dönem için
özel anlam taşıyan 82 mezunları
albümü
sonunda; “her 5 yılda bir araya gelme” temennisi yer almış olsada ancak bu buluşma 20 ve 30. yıllarda
gerçekleşebilmiştir. 5 yıl polis mesleğinin yıpranma süresidir.
20 yıllık görev süresine 5 yıl eklenip 25 yıla tamamlanarak emeklilik
hakedilir. 1978 yılında memuriyetimiz başladığından 1998 yılında 20 yıl geride
kalmış, emeklilik hak edilmiştir. Kayıpları olmayan arkadaşlar açısından 4.
sınıftan 3. sınıf emniyet müdürlüğüne geçiş yani şube müdürlüğü görevine fiilen bakılan dönemdir.
Yukarıda
açıkladığım çerçevede meslek içersinde 5'li yıllar benim açımdan hep var
olmuştur. İlk görev yerim Çanakkale'de 5 yıl (1982-87 yılları) kalırken, ayni yıllarda 5 yıl komiser yardımcısı olarak
görev yaptım. Ardından Komiserlik rütbemde de (1987-1992 yılları arası) 5 yıl
görev yaptım.
(O yıllarda 3 yıl olan rütbe sürelerini göz önüne
alacak olursak, rütbelerdeki kayıp yılları, yaşadığım sıkıntıları, yapılan
haksızlıkları, kayırmaları ve adaletsizlikleri emniyet teşkilatına egemen olan
bu zihniyetin vicdanlarına havale ederken; Kişi açısından hak olan şeylerin geçersiz gerekçelerle verilmemesi ya da
uzun bir süre geciktirilmesi insanlarda maddi-manevi tahribat şeklinde mağduriyet
yaratacaktır. Zamanından sonra verilecek haklar ise şekilden öteye gitmeyecek;
geciken adalet, adalet olmayacaktır.)
1991
yılının son çeyreğinde yapılan yeni düzenleme sonrası uygulamada yaşanan sıkıntıların giderilerek,
haksız uygulamaların telafisi sonucu gecikmeli olsa da haklarımın tarafıma
iadesiyle 1992
yılının 6 ayını komiser, 5 ayını başkomiser, 1 ayını da emniyet amiri olarak
tamamlayarak -olmazları başarıp- 3
rütbeyi tam tamına 1 yıla sığdırdım. Başkomiserlik ve emniyet
amirliğini -mülakatın kaldırılmış olduğu- sınavlarla
geçip sonraki müdürlük rütbelerimde süre açısından bir sorun yaşamadım.
(1988 yılında
getirilen sınav sistemi ile Test, Atış, Sporda (40) puan üzerinden (35) puan
ortalaması ile 20. sırada iken mülakattan (0 puan), kuruldan da (-10) puan
verilerek sicil not ortalamasının da (90) puanın altında olması sonucu 220.
sırada kendinizi bularak terfiniz engellenir. Bu sınav sisteminin haksızlıklara/sıkıntılara
sebep olmasının 2 yıl sonrasında mülakat ve encümen aşamaları kaldırılmış olsa
da; bu kaotik sistemi yaratanlar, uygulanmasına katkı sağlayanlar vede iltimas
geçilenler ödülü çoktan hak etmişler, hakkaniyet anlayışlarından dolayı da ileriki
yıllarda makamlarla ödüllendirilmişlerdir.)
Yedinci 5
yılımda 35 yaşımda emniyet amirliğinden müdürlüğe, ardından müdürlük
rütbelerinde geçen iki 5 yıllık süre sonunda yaşamımın dokuzuncu 5 yılında, 45
yaşında 1. sınıfa terfi ederek gençlikten yetişkinliğe geçiş yaptım.
En son
rütbemiz 1. sınıfa, 2005 yılında terfi
sonrası onuncu 5 yıllık dönemde göz açıp kapanıncaya kadar geçmiş, yıl 2010 olmuş yani bugünlere
gelinmiştir. Gelinen noktada geriye yaş haddinden emekliliğe iki 5 yıllık dönem
daha kalakalmıştır.
Bu arada “meslek derecelerinde fiilen 5 yılını
dolduran 1. sınıf emniyet müdürleri, …
emekliye sevk edilebilir.” hükmü gereğince 1. sınıfa terfi sonrası 5 yıllık
zorunlu emeklilik süresini de doldurmuş olacaktık. Neyse ki bizim şansımıza o madde anayasa
mahkemesine takılarak ardından 2004 yılındaki yasal değişiklik sonucu
yürürlükten kaldırılmıştır.
Emeklilik
sonrası geçecek 5’li yıllar ise yaşlılığa geçiş dönemleri olacaktır. Tabi insan
ömrü ne kadar süreceği belli olmaz; 5 yıl, 5 ay, 5 hafta, 5 gün, 5 saat, 5
dakika, 5 saniye, 5 salise sürmeyebilirde!
Son
5 yıla çok şey sığdıran polis okulu, il
emniyet müdürlüğü, daire başkanlığı gibi görevlerde kesintisiz kalan
arkadaşlarımız olmuştur. Tabi şansları yaver gider -şimdilik yasal herhangibir
engel bulunmamakla birlikte- performanslarını devam ettirebilirlerse, siyasi
otoriteyle iletişimlerini koparmazlarsa; bulundukları ünvanlardan/makamlardan
emekliliğe geçebileceklerdir. Belkide vali olarak atanıp bir 5 yıl daha görevde
kalıp, 60 yaş barajını 65 yaşına kadar 5 yıl uzatarak fark atacaklardır.
Sonrasında siyaset arenası neden olmasınki!
Bulunduğumuz
yerden geriye doğru baktığımızda neler yaptığımızı, neler yapamadığımızı, neler
ertelediğimizi, neler ötelediğimizi filtre ederek, anılaştırma şansına sahip
olabileceğiz. Bundan sonraki süreçte yarınları uzun uzadıya
planlamak/programlamak yerine bugünü yani anı yaşamak esas olacaktır.
Onun
için divan edebiyatı şairlerinden Baki’nin: "bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş"
mısrasında olduğu gibi, ‘neler yapamadığımız’ değilde ‘neler yaptığımız’ iz
olarak kalacak ve bizlerden sonraki nesillerce hatırlanacaktır. Yoksa
"beyhude geçti ömrüm, ah ile vahtan
başka ..." şeklinde söylenerek, dövünmenin bir anlamı olmayacaktır.
(Temmuz
/ 2010)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.