26.8.19

BEŞ


BEŞ...

            Akıl, irade ve vicdanlarına ipotek koyduran yada koyulmasına sessiz kalan insanlar, özgürlükten yoksun, bağımlı kişiliklere dönüşerek; kendilerine sunulan kimlik ve verilen rol çerçevesinde bir misyon yüklenirler.’

            İnsan yaşamında çocukluktan-yaşlılığa kadar geçen 5 yıllık dönemler önemli bir süreçtir. Ilk olarak 5 yaş bebeklikten çocukluğa geçiş, ilkokulu 5 yılda bitirip, üçüncü 5 yılı tamamladığında 15 yaşında ergenliğe ulaşılarak çocukluktan gençliğe geçiş. Dördüncü, beşinci, altıncı 5 yıllık dönemler olan 20-30'lu yaşlar ise; mezuniyet, işe başlama, askerlik, evlenme gibi geçiş dönemidir. Benim açımdan dördüncü 5 yıl işe başlama, Beşinci 5 yıl 25 yaş askerlik, altıncı 5 yıl 30 yaş yuva kurma- baba olma dönemleridir. sonraki 5'li yıllar ise gençlikten yetişkinliğe geçiş evresidir.

Bizim dönem için özel anlam taşıyan 82 mezunları albümü  sonunda; “her 5 yılda bir araya gelme” temennisi yer almış olsada ancak bu buluşma 20 ve 30. yıllarda gerçekleşebilmiştir. 5 yıl polis mesleğinin yıpranma süresidir. 20 yıllık görev süresine 5 yıl eklenip 25 yıla tamamlanarak emeklilik hakedilir. 1978 yılında memuriyetimiz başladığından 1998 yılında 20 yıl geride kalmış, emeklilik hak edilmiştir. Kayıpları olmayan arkadaşlar açısından 4. sınıftan 3. sınıf emniyet müdürlüğüne geçiş yani şube müdürlüğü görevine  fiilen bakılan dönemdir.

Yukarıda açıkladığım çerçevede meslek içersinde 5'li yıllar benim açımdan hep var olmuştur. İlk görev yerim Çanakkale'de 5 yıl (1982-87 yılları) kalırken,  ayni yıllarda 5 yıl komiser yardımcısı olarak görev yaptım. Ardından Komiserlik rütbemde de (1987-1992 yılları arası) 5 yıl görev yaptım.
(O yıllarda 3 yıl olan rütbe sürelerini göz önüne alacak olursak, rütbelerdeki kayıp yılları, yaşadığım sıkıntıları, yapılan haksızlıkları, kayırmaları ve adaletsizlikleri emniyet teşkilatına egemen olan bu zihniyetin vicdanlarına havale ederken; Kişi açısından hak olan şeylerin geçersiz gerekçelerle verilmemesi ya da uzun bir süre geciktirilmesi insanlarda maddi-manevi tahribat şeklinde mağduriyet yaratacaktır. Zamanından sonra verilecek haklar ise şekilden öteye gitmeyecek; geciken adalet, adalet olmayacaktır.)

1991 yılının son çeyreğinde yapılan yeni düzenleme sonrası uygulamada yaşanan sıkıntıların giderilerek, haksız uygulamaların telafisi sonucu gecikmeli olsa da haklarımın tarafıma iadesiyle 1992 yılının 6 ayını komiser, 5 ayını başkomiser, 1 ayını da emniyet amiri olarak tamamlayarak      -olmazları başarıp- 3 rütbeyi tam tamına 1 yıla sığdırdım. Başkomiserlik ve emniyet amirliğini        -mülakatın kaldırılmış olduğu- sınavlarla geçip sonraki müdürlük rütbelerimde süre açısından bir sorun yaşamadım.
(1988 yılında getirilen sınav sistemi ile Test, Atış, Sporda (40) puan üzerinden (35) puan ortalaması ile 20. sırada iken mülakattan (0 puan), kuruldan da (-10) puan verilerek sicil not ortalamasının da (90) puanın altında olması sonucu 220. sırada kendinizi bularak terfiniz engellenir. Bu sınav sisteminin haksızlıklara/sıkıntılara sebep olmasının 2 yıl sonrasında mülakat ve encümen aşamaları kaldırılmış olsa da; bu kaotik sistemi yaratanlar, uygulanmasına katkı sağlayanlar vede iltimas geçilenler ödülü çoktan hak etmişler, hakkaniyet anlayışlarından dolayı da ileriki yıllarda makamlarla ödüllendirilmişlerdir.)

Yedinci 5 yılımda 35 yaşımda emniyet amirliğinden müdürlüğe, ardından müdürlük rütbelerinde geçen iki 5 yıllık süre sonunda yaşamımın dokuzuncu 5 yılında, 45 yaşında 1. sınıfa terfi ederek gençlikten yetişkinliğe geçiş yaptım.  

En son rütbemiz 1. sınıfa,  2005 yılında terfi sonrası onuncu 5 yıllık dönemde göz açıp kapanıncaya kadar  geçmiş, yıl 2010 olmuş yani bugünlere gelinmiştir. Gelinen noktada geriye yaş haddinden emekliliğe iki 5 yıllık dönem daha kalakalmıştır.
            Bu arada  “meslek derecelerinde fiilen 5 yılını dolduran 1. sınıf emniyet müdürleri, … emekliye sevk edilebilir.” hükmü gereğince 1. sınıfa terfi sonrası 5 yıllık zorunlu emeklilik süresini de doldurmuş olacaktık.  Neyse ki bizim şansımıza o madde anayasa mahkemesine takılarak ardından 2004 yılındaki yasal değişiklik sonucu yürürlükten kaldırılmıştır.
           
Emeklilik sonrası geçecek 5’li yıllar ise yaşlılığa geçiş dönemleri olacaktır. Tabi insan ömrü ne kadar süreceği belli olmaz; 5 yıl, 5 ay, 5 hafta, 5 gün, 5 saat, 5 dakika, 5 saniye, 5 salise sürmeyebilirde!

            Son 5 yıla çok şey sığdıran  polis okulu, il emniyet müdürlüğü, daire başkanlığı gibi görevlerde kesintisiz kalan arkadaşlarımız olmuştur. Tabi şansları yaver gider -şimdilik yasal herhangibir engel bulunmamakla birlikte- performanslarını devam ettirebilirlerse, siyasi otoriteyle iletişimlerini koparmazlarsa; bulundukları ünvanlardan/makamlardan emekliliğe geçebileceklerdir. Belkide vali olarak atanıp bir 5 yıl daha görevde kalıp, 60 yaş barajını 65 yaşına kadar 5 yıl uzatarak fark atacaklardır. Sonrasında siyaset arenası neden olmasınki!

            Bulunduğumuz yerden geriye doğru baktığımızda neler yaptığımızı, neler yapamadığımızı, neler ertelediğimizi, neler ötelediğimizi filtre ederek, anılaştırma şansına sahip olabileceğiz. Bundan sonraki süreçte yarınları uzun uzadıya planlamak/programlamak yerine bugünü yani anı yaşamak esas olacaktır.

            Onun için divan edebiyatı şairlerinden Baki’nin: "bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" mısrasında olduğu gibi, ‘neler yapamadığımız’ değilde ‘neler yaptığımız’ iz olarak kalacak ve bizlerden sonraki nesillerce hatırlanacaktır. Yoksa "beyhude geçti ömrüm, ah ile vahtan  başka ..." şeklinde söylenerek, dövünmenin bir anlamı olmayacaktır.  (Temmuz / 2010)

Remzi KOÇÖZ
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.