4.10.19

163. Yıl (2008)


163. Yıl

‘Modern devletlerin, totaliter/otoriter devlet görünümünden kurtulması için hukuk devleti üst yapısıyla paralel olarak polisin siyasetin dışında, siyasal mülahazalardan uzakta kalmasını zorunlu kılmaktadır. Polis halk için vardır.  Ne halkın üzerinde, ne de aşağısındadır. Halkın ta kendisidir. Polisin temel işlevi de toplum düzenini/istikrarı korumak olmalıdır.’

Demokratik toplumlarda Polis içersinde yaşadığı toplumun parçası olarak halka hizmet etmekle yükümlüdür. Türk Polis teşkilatı da ulusal çerçevede kendisine yetki veren ya da sınırlarını belirleyen yasalara kendini adapte etmeye çalışırken uluslar arası platformda BM çatısı altında dünyanın değişik yerlerinde de başarıyla görev yapmaktadır.
Polis, mantalite olarak -bizim başladığımız döneme göre- deyim yerindeyse “large ya da light” bir çizgiye gelmiştir! Polis amirleri artık klasik çizgiden uzaklaşarak kendilerini akademik açılardan donatmaya başladılar. İnternet denilen sanal dünyada siteler oluşturarak medya alemine de el attılar. Polis haber, Suç ve ceza gibi linkler polisiye haber ve makaleler dışında güncelide içerisine alan bir çerçevede gelişme göstermektedir.
Bu gelişmeler ışığında önceliğini sokağa vermesi gerektiği -Maliye gibi kuruluşlarca- önerilirken özerk yapı olarak seslendirilen müsteşarlık düzeyinde örgütlenmede kabul görmeyerek tartışmaya bile değer görülmemiştir.
Teşkilat mevzuat açısından çok sarmal bir yapı da geniş bir yelpaze içersinde bulunmaktadır. Teşkilatın temel kanunu sayılan 3201 Sayılı Emniyet teşkilatı kanununu günün koşulları doğrultusunda düzenlemek amacıyla yıllardır çalışmalar yürütülmüştür. Tamamı üzerinde olmasa da ek maddeler halinde, KHK’ler şeklinde değişiklikler gerçekleştirilmiştir.
Terfi sisteminde 1988 yılında başlayan düzenlemeler mağduriyetler yaratınca 1991 yılında terfii sınavlarındaki sübjektif değerlendirmelere esas olan “Mülakat” ve “Yetkili Kurul” puanı ortadan kaldırılmıştır. 1993 yılında ise sınavlar kaldırılarak rütbelerle ilgili meslek dereceleri yeniden değerlendirilmiştir. 
Bu düzenlemeler uygulamada hiyerarşik tıkanıklığı çözemeyince 2001 yılında yeni bir yasa ile değişikliğe gidiliyor. Yasanın uygulanması amacıyla; “Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışmaları” ile ilgili olarak düzenlemeyi içeren yönetmelik çıkarılıyor. Emniyet Amirliği ve 2. Sınıf Emniyet müdürlüğüne geçişte sınav esası getiriliyor. 1. Sınıf Emniyet Müdürü olabilmek için şark hizmeti zorunluluğu yanında 1 ve 2. Sınıf Emniyet Müdürlüğü rütbelerinde kadrosuzluktan zorunlu emeklilik getirilmiş, bu hüküm yürürlüğe girmeden Anayasa Mahkemesince durdurulmuş, 11.06.2003 tarihinde 1.Sınıf Emniyet Müdürleri ile ilgili bölümü Anayasaya aykırı bularak “İptal” edilmesine karar verirken, 2. Sınıf Emniyet Müdürleri ile ilgili “Emekli Edilir” bölümünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Bu karar sonrası 2. sınıflarla ilgili yeni bir fiili durum ortaya çıkmıştır. Emniyet Teşkilatı, bu konudaki sorunları giderecek 1 maddelik kanun değişikliğini -2004 Yılında 5145 Sayılı Kanunla- kısa bir zaman diliminde gerçekleştirerek ilklere imzasını atmış, oluşacak mağduriyeti engellemiştir.
2007 yılı terfi döneminde 1. sınıfa terfi kotası 80’lerden 110’a çıkarılmış, ardından yeni kadro alınarak 1. Sınıf Emniyet müdürlüğüne terfi eden personelin 1 yıllık süreci beklemeden, siyasi mülahazalara girmeden 6 aylık bir süreçte özlük haklarına yansıyacak şekilde Teftiş Kuruluna atanmaları sevindiricidir.
           
161. yıl nedeniyle kaleme alıp bu derginin 52. sayısın da yayınlanan yazımın içeriğindeki;
Öncelik olarak; ayni rütbe ve kıdemdekiler arasındaki farklılıkları gidermek (Her ikisi de hem rütbe olan Müfettişler ile terfiien Merkez Emniyet Müdürü unvanı alan 1. sınıf emniyet müdürleri arasındaki yaklaşık 500 YTL’lik maaş farkı çarpıcı bir örnek olarak dikkat çekmektedir.)
Personelin özlük hakları ile ilgili sorunları çözüme kavuşmadıkça huzursuzlukların, küskünlüklerin, kırgınlıkların sona ermesi zor görünüyor. Personelin sorunlarını çözmek personele yardımcı olmak şeklinde olmalıdır. Çözümlenmesi gereken bir sorun bürokratik işlemlere bürünerek sarmal bir yapı kazanmamalıdır. Sorunları görmezden gelmek, ötelemek ya da geciktirmek şeklinde eziyet haline hiç dönüştürülmemelidir. Kişi açısından hak olan şeylerin geçersiz gerekçelerle verilmemesi ya da uzun bir süre geciktirilmesi insanlarda maddi-manevi tahribat şeklinde mağduriyet yaratacaktır. Zamanından sonra verilecek haklar ise şekilden öteye gitmeyecek;“geciken adalet, adalet olmayacaktır.” 
Temennilerimden bir bölümünün gerçekleşmesi personel açısından sevindirici olmakla birlikte teşkilat açısından bir aşamadır.
“Böyle gelmiş böyle gider” sözünün aksine yaşanan bu süreç -ağır da işlese, geç de olsa- yıllarca mağdur konumdaki personelin -tamamına yansımasa da- genel olarak küskünlüklerini biraz olsun azaltmıştır. Ancak teşkilat genelinde ekonomik açıdan beklenen iyileştirmeler konusu ise duyuna kalmış gibi görünüyor.

Yukarıda kesitler halinde sunmaya çalıştığım ‘Atama ve Terfi sistemindeki sorunların’ çözümüne yönelik –değişim- önerilerim;
Genel müdürlük ile kadro arasında dönüşümlü/periyodik bir geçiş sağlanarak, özellikle amir sınıfının yöneticilik deneyiminin artırılması sağlanmalıdır.

Polis Akademisinden mezuniyet sonrası en az (1) yıllık yöneticilik eğitimi olarak Kaymakam, Hakim-Savcı adayları, Harbokulu mezunları vb.nin durumları değerlendirilebilir.

Emniyet Amirliği sonrası Silahlı Kuvvetlerdeki ‘Kurmaylık Sistemi’ benzeri yapılanma düzenlenerek, sınav sonrası kurmay adaylarının Harp Akademileri benzeri en az (1) yıllık orta düzey yöneticilik eğitimine tabi tutulmaları sağlanmalıdır.

 

Terfi ile ilgili yapılanmanın yeni bir sisteme bağlanarak, hiyerarşik yapılanmadaki çarpıklığın, tıkanmanın adilane bir şekilde giderilmesi için;
Liyakat değerlendirmesindeki takdir yetkisi azaltılarak standartlar getirilmeli, matematiksel-sayısal ölçüm esas alınmalıdır.

Emniyet Müdürlüğü sınıflarında; süresini dolduran personelin bir üst rütbeye geçişlerinin kadrosuzluk nedeniyle yapılamamasının kişinin hakkının ihlali olarak algılandığından yeni kadro yapılanması, kadrosuzluk nedeniyle emeklilik durumu, ekonomik ve özlük hakların iyileştirilmesi bir bütün olarak, sistem olarak ele alınmalıdır.

1. Sınıf Emniyet Müdürlüğü içersinde istihdam edilecek görevlerin/makamların sürelerinin belirlenmesi (İl Müdürlükleri kendi aralarında 1.Bölge, 2. Bölge, 3. Bölge gibi sınıflandırılabilir) hem atanan kişi için, hem de kurum için güvence olacaktır. Tıpkı PMYO Müdürlerinin 3 yıl, Polis Akademisi Başkanının 4 yıllık süresinin diğer makamlar içinde belirlenmesi belirsizliği, durağanlığı ortadan kaldıracaktır.
Müstakil yönetici konumunda ilk görev verilecek olanların eliminasyondan geçirilmesi, bu makamlar için liyakata öncelik verilerek objektif kriter ve standartların getirilmesi ve ardından bu görevlere atananlara yönelik ‘üst düzey yöneticilik eğitimi’ adı altında (Milli Güvenlik Akademisi örnek alınabilir) bir kursun gerçekleştirilmesi öngörülebilinir.

            Türk Polis Teşkilatı içsel sorunlarını aşacak, çözüme kavuşturacak birikime, potansiyele, güç ve inanca sahiptir. Teşkilat bugüne değin yakalamış olduğu çizgiyi, gelmiş olduğu aşamayı, -“Atatürk ve Cumhuriyet” ilkeleri rotasından sapmadan- kazanımlarını kaybetmek yerine daha da ileriye taşıyarak, kurumsal statüsünü de Müsteşarlık düzeyine ulaştırmalıdır.


Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için çok büyük sorumluluk yüklenmiş olan Türk Polisi, kuruluşunun 163. yılında 10 Nisan’ı, polis bayramını kutluyor. Teşkilatın kendi değerlerine değer katıp küskünlükleri, kırgınlıkları, haksızlıkları ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek düzenlemeleri gerçekleştirmesi temennisiyle; 163. yılımızı kutlar, sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım.  

            
           Remzi KOÇÖZ
                                                                                              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.