163. Yıl
‘Modern devletlerin,
totaliter/otoriter devlet görünümünden kurtulması için hukuk devleti
üst yapısıyla paralel olarak polisin siyasetin dışında, siyasal mülahazalardan
uzakta kalmasını zorunlu kılmaktadır. Polis halk için vardır. Ne
halkın üzerinde, ne de aşağısındadır. Halkın ta kendisidir. Polisin temel işlevi de toplum
düzenini/istikrarı korumak olmalıdır.’
Demokratik
toplumlarda Polis içersinde yaşadığı toplumun parçası olarak halka hizmet
etmekle yükümlüdür. Türk Polis teşkilatı da ulusal çerçevede kendisine yetki
veren ya da sınırlarını belirleyen yasalara kendini adapte etmeye çalışırken
uluslar arası platformda BM çatısı altında dünyanın değişik yerlerinde de başarıyla
görev yapmaktadır.
Polis, mantalite
olarak -bizim başladığımız döneme göre- deyim yerindeyse “large ya da light”
bir çizgiye gelmiştir! Polis amirleri artık klasik çizgiden uzaklaşarak
kendilerini akademik açılardan donatmaya başladılar. İnternet denilen sanal
dünyada siteler oluşturarak medya alemine de el attılar. Polis haber, Suç ve
ceza gibi linkler polisiye haber ve makaleler dışında güncelide içerisine alan
bir çerçevede gelişme göstermektedir.
Bu gelişmeler
ışığında önceliğini sokağa vermesi gerektiği -Maliye gibi kuruluşlarca-
önerilirken özerk yapı olarak seslendirilen müsteşarlık düzeyinde örgütlenmede
kabul görmeyerek tartışmaya bile değer görülmemiştir.
Teşkilat
mevzuat açısından çok sarmal bir yapı da geniş bir yelpaze içersinde bulunmaktadır.
Teşkilatın temel kanunu sayılan 3201 Sayılı Emniyet teşkilatı kanununu günün
koşulları doğrultusunda düzenlemek amacıyla yıllardır çalışmalar yürütülmüştür.
Tamamı üzerinde olmasa da ek maddeler halinde, KHK’ler şeklinde değişiklikler
gerçekleştirilmiştir.
Terfi sisteminde 1988 yılında başlayan düzenlemeler
mağduriyetler yaratınca 1991 yılında terfii sınavlarındaki sübjektif
değerlendirmelere esas olan “Mülakat” ve “Yetkili Kurul” puanı ortadan kaldırılmıştır. 1993 yılında ise
sınavlar kaldırılarak rütbelerle ilgili meslek dereceleri yeniden
değerlendirilmiştir.
Bu
düzenlemeler uygulamada hiyerarşik tıkanıklığı çözemeyince 2001 yılında yeni bir yasa ile
değişikliğe gidiliyor. Yasanın uygulanması amacıyla; “Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme
Kurullarının Çalışmaları” ile ilgili olarak düzenlemeyi içeren
yönetmelik çıkarılıyor. Emniyet Amirliği ve 2. Sınıf Emniyet müdürlüğüne
geçişte sınav esası getiriliyor. 1. Sınıf Emniyet Müdürü olabilmek için şark
hizmeti zorunluluğu yanında 1 ve 2. Sınıf Emniyet Müdürlüğü rütbelerinde
kadrosuzluktan zorunlu emeklilik getirilmiş, bu hüküm yürürlüğe girmeden
Anayasa Mahkemesince durdurulmuş, 11.06.2003
tarihinde 1.Sınıf Emniyet Müdürleri ile ilgili bölümü Anayasaya aykırı bularak “İptal” edilmesine karar verirken, 2.
Sınıf Emniyet Müdürleri ile ilgili “Emekli
Edilir” bölümünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Bu karar
sonrası 2. sınıflarla ilgili yeni bir fiili durum ortaya çıkmıştır. Emniyet
Teşkilatı, bu konudaki sorunları giderecek 1 maddelik kanun değişikliğini -2004 Yılında 5145 Sayılı Kanunla- kısa bir zaman diliminde
gerçekleştirerek ilklere imzasını atmış, oluşacak mağduriyeti engellemiştir.
2007 yılı
terfi döneminde 1. sınıfa terfi kotası 80’lerden 110’a çıkarılmış, ardından yeni
kadro alınarak 1. Sınıf Emniyet müdürlüğüne terfi eden personelin 1 yıllık
süreci beklemeden, siyasi mülahazalara girmeden 6 aylık bir süreçte özlük
haklarına yansıyacak şekilde Teftiş Kuruluna atanmaları sevindiricidir.
161. yıl nedeniyle kaleme alıp bu derginin
52. sayısın da yayınlanan yazımın içeriğindeki;
“Öncelik olarak; ayni rütbe ve kıdemdekiler arasındaki
farklılıkları gidermek (Her ikisi de hem rütbe olan Müfettişler ile terfiien
Merkez Emniyet Müdürü unvanı alan 1. sınıf emniyet müdürleri arasındaki yaklaşık
500 YTL’lik maaş farkı çarpıcı bir örnek olarak dikkat çekmektedir.)
Personelin özlük hakları ile ilgili sorunları çözüme kavuşmadıkça
huzursuzlukların, küskünlüklerin, kırgınlıkların sona ermesi zor görünüyor. Personelin sorunlarını çözmek personele yardımcı olmak şeklinde
olmalıdır. Çözümlenmesi gereken bir sorun bürokratik işlemlere bürünerek sarmal
bir yapı kazanmamalıdır. Sorunları görmezden gelmek, ötelemek ya da geciktirmek
şeklinde eziyet haline hiç dönüştürülmemelidir. Kişi açısından hak olan
şeylerin geçersiz gerekçelerle verilmemesi ya da uzun bir süre geciktirilmesi
insanlarda maddi-manevi tahribat şeklinde mağduriyet yaratacaktır. Zamanından
sonra verilecek haklar ise şekilden öteye gitmeyecek;“geciken adalet, adalet
olmayacaktır.”
Temennilerimden
bir bölümünün gerçekleşmesi personel açısından sevindirici olmakla birlikte teşkilat
açısından bir aşamadır.
“Böyle gelmiş
böyle gider” sözünün aksine yaşanan bu süreç -ağır da işlese, geç de olsa-
yıllarca mağdur konumdaki personelin -tamamına yansımasa da- genel olarak küskünlüklerini
biraz olsun azaltmıştır. Ancak teşkilat genelinde ekonomik açıdan beklenen
iyileştirmeler konusu ise duyuna kalmış gibi görünüyor.
Yukarıda kesitler halinde sunmaya çalıştığım ‘Atama ve Terfi
sistemindeki sorunların’ çözümüne yönelik –değişim- önerilerim;
Genel müdürlük ile
kadro arasında dönüşümlü/periyodik bir geçiş sağlanarak, özellikle amir
sınıfının yöneticilik deneyiminin artırılması sağlanmalıdır.
Polis Akademisinden mezuniyet
sonrası en az (1) yıllık yöneticilik eğitimi olarak Kaymakam, Hakim-Savcı adayları, Harbokulu mezunları vb.nin durumları
değerlendirilebilir.
Emniyet Amirliği sonrası Silahlı
Kuvvetlerdeki ‘Kurmaylık Sistemi’ benzeri
yapılanma düzenlenerek, sınav sonrası kurmay adaylarının Harp Akademileri
benzeri en az (1) yıllık orta düzey yöneticilik eğitimine tabi tutulmaları
sağlanmalıdır.
Terfi ile ilgili yapılanmanın yeni bir sisteme bağlanarak, hiyerarşik
yapılanmadaki çarpıklığın, tıkanmanın adilane bir şekilde giderilmesi için;
Liyakat değerlendirmesindeki takdir yetkisi azaltılarak standartlar
getirilmeli, matematiksel-sayısal ölçüm esas alınmalıdır.
Emniyet Müdürlüğü sınıflarında; süresini
dolduran personelin bir üst rütbeye geçişlerinin kadrosuzluk nedeniyle
yapılamamasının kişinin hakkının ihlali olarak algılandığından yeni kadro yapılanması, kadrosuzluk nedeniyle
emeklilik durumu, ekonomik ve özlük hakların iyileştirilmesi bir bütün olarak,
sistem olarak ele alınmalıdır.
1. Sınıf Emniyet
Müdürlüğü içersinde istihdam edilecek görevlerin/makamların
sürelerinin belirlenmesi (İl Müdürlükleri kendi aralarında 1.Bölge, 2.
Bölge, 3. Bölge gibi sınıflandırılabilir) hem atanan kişi için, hem de kurum için
güvence olacaktır. Tıpkı PMYO Müdürlerinin 3 yıl, Polis Akademisi Başkanının 4
yıllık süresinin diğer makamlar içinde belirlenmesi belirsizliği, durağanlığı ortadan kaldıracaktır.
Müstakil yönetici konumunda ilk görev verilecek olanların eliminasyondan geçirilmesi, bu
makamlar için liyakata öncelik verilerek objektif kriter ve standartların
getirilmesi ve ardından bu görevlere atananlara yönelik ‘üst düzey yöneticilik eğitimi’ adı altında (Milli Güvenlik Akademisi
örnek alınabilir) bir kursun gerçekleştirilmesi öngörülebilinir.
Türk Polis Teşkilatı içsel sorunlarını aşacak, çözüme
kavuşturacak birikime, potansiyele, güç ve inanca sahiptir. Teşkilat bugüne değin yakalamış
olduğu çizgiyi, gelmiş olduğu aşamayı, -“Atatürk ve Cumhuriyet” ilkeleri
rotasından sapmadan- kazanımlarını kaybetmek yerine daha da ileriye taşıyarak, kurumsal
statüsünü de Müsteşarlık düzeyine ulaştırmalıdır.
Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk Devleti
olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için çok büyük sorumluluk yüklenmiş olan Türk Polisi, kuruluşunun 163. yılında 10
Nisan’ı, polis bayramını kutluyor. Teşkilatın kendi değerlerine değer katıp küskünlükleri, kırgınlıkları,
haksızlıkları ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek düzenlemeleri gerçekleştirmesi
temennisiyle; 163. yılımızı kutlar, sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım.
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.