5.10.19

ÇALIŞMA GRUBU (2007)


BİR ÇALIŞMA GRUBU’NUN
-Polisin Kimlik Sorma, Yakalama, Arama Yetkileri ve
Uygulamadan Doğan Sorunlar Konulu-
ÇALIŞMASI’NIN ARDINDAN…

30 Haziran 2006 tarihinde APK/Strateji’den Teftiş Kuruluna geçmem mesleki açıdan çok yoğunluk getirmese de önemli bir gelişmeydi. 2007 yılının ilk haftasında oluşturulan ‘Kabahatler Kanunu ve Kimlik Sorma, Arama, Yakalama’ konularını içeren incelemelerde bulunacak iki çalışma grubundan birine dahil edilmem benim açımdan hem ilk deneyim hem de sürpriz oldu.
Grup başkanımız H.Murat KARCIOĞLU’nun 1977, diğer üyelerden Hacı ÖZGÜL 1978 ve Baki ÖZER’in 1980’li olmaları nedeniyle, çalışma grubumuzun birbirine yakın jenerasyonu temsil eden bir yapısı vardı. Görevlendirme 8 Ocak günü tebliğ edilip, 9 Ocak günü grup başkanımızın odasında tanışma ve koordinasyon toplantısının ardından 10 Ocak günü Teftiş Kurulu Başkanının makamında toplandık. Kurul Başkanımız Ali Kolat çalışma sistematiği, eski çalışma raporlarından örneklerle bizleri bilgilendirdi.
Makamdan ayrılarak grup başkanımızın odasında öncelikle çalışma programı ve görevlendirme çerçevesi oluşturup illere faks çekerek inceleme konuları ile ilgili görüşleri talep yazısıyla işe başladık. Ardından Asayiş Daire Başkanını ziyaret ederek ilk görüşmemizi gerçekleştirip öğleden sonra Hukuk Müşavirliğine geçtik. Her iki daireden konularla ilgili bilgi, belge, dokümanları aldık. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ile görüştük. Sonraki günlerde Eğitim Daire Başkanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü ile görüşerek çerçeveyi genişlettik. Kurum dışından Ankara Barosu ve CMK uygulama merkezi, Ankara Başsavcılığı ve Adalet Komisyon Başkanı, Polis Akademisi ve Gazi Üniversitesi Hukuk fakültesi öğretim üyeleriyle, daha sonraki süreçte de İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Feridun Yenisey ile mülakat gerçekleştirildi.
Çalışmamızın ikinci ayağında Siirt, Batman, Mardin, Diyarbakır, Konya, Antalya, Denizli illerini kapsayan iki haftalık incelemelerde bulunduk. Ankara ve diğer illerde yüz yüze görüşme yaptığımız Vali, Başsavcı, Baro başkanı, Akademisyenler, Daire başkanları, İl Emniyet müdürleri, müdür yardımcıları ve ilgili birim amirlerinin konu ile ilgili görüşlerini rapor aşamasında değerlendirmek üzere notlar halinde ajandamıza geçerek, Ankara’ya dönüş sonrası Teftiş Kurulu başkanlık katındaki brifing salonunda çalışmalarımızı sürdürdük. Bir yandan Ankara içersindeki kurum ve kişilerle görüşmelerimize devam ederken bir yandan da toparladığımız bilgi, belge, görüşmeleri bilgisayar ortamına aktarıyorduk. Çok yönlü mevzuat taraması yaparken bu konularda yazılmış makale ve yazıları irdeleyerek inceleme raporumuza ekliyorduk. Özellikle Cengiz Zeybek, İrfan Özcan ve Ziyaettin Kaygusuz’un bu konulardaki yayınlanmış makale ve çalışmalarından geniş çapta yararlandık. (Bu arkadaşların teşkilatın sorunlarına çözümler üreterek katkı sağlamalarını, emeklerini, eforlarını ayrıca kutluyorum.) İllerden gelen görüşleri de peyder pey toparlayıp ortak hususları alt alta paragraflarda birleştirdik.
(İnceleme için Batman’da iken MGA başvurumun kabul edildiğini Eğitim Daire Başkanı Mustafa Çankal’dan telefonla öğrenmem ayrı bir sürpriz olmuştur.)
26 Şubat 2007 itibariyle MGA’da 5 aylık müdavimliğim başlarken yarım gün MGA’da, öğleden sonraları da dairede inceleme raporunun hazırlanmasına katkı sağlıyordum. Bazen çalışmalarım mesai sonrası geç saatlere kadar sarkarken, evde de bilgisayar başında gece yarısını buluyordu. Şaka maka yoğun bir tempo içersinde kendimi bulmuştum.
Bize verilen iki aylık sürenin uzatılmasını Mart ayının ilk günlerinde talep ederek somut olarak sorun yaşayan illerden Erzurum, Trabzon ve Rize de gurup olarak incelemelerde bulunduk. Ardından benim MGA nedeniyle katılamadığım iki kişilik grup şeklinde Adana, İçel ve İstanbul illerine de gidilerek yapılan görüşmeler sonrası il incelemelerini noktaladık.
Son sürat elimizdeki verileri kayıtlara geçerek inceleme raporunu tamamlamaya çalışıyorduk. Raporun tamamlanması Nisan sonlarını bulurken MGA’daki 2 aylık sürecide tamamlamıştım. 26 Nisan 2007 tarihinde İnceleme Raporumuzu Teftiş Kurulu Başkanına sunarak 3,5 aylık süreci noktaladık. İnceleme raporu 152 sayfayı bulurken, ekleri de 4 klasörü bulmuştu. Raporun eklerini de toparlayarak bir koli içersinde ilgili büroya teslim edip odalarımıza döndük.
Teftiş Kurulu başkanımız raporu sunmamız sonrası bizlere; inceleme raporumuzu brifing salonunda İçişleri Bakanını da davet ederek Genel Müdürümüz ve diğer müfettişlerimize sunmamız için hazırlık yapmamızı, sunu sonrası soru ve eleştiriler çerçevesinde düzeltmelerinde yer alacağı rapora en son şeklinin verilerek kitapçık olarak teşkilata sunulmasını öngörmüştür.
Ancak yaşanan süreçte Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılamaması üzerine erken seçim kararı alınması, Emniyet Genel Müdürünün ve İçişleri Bakanının değişmesi, Müfettişlerin bir gurup ilde denetime başlamaları ve seçim süreci derken sunu işi Eylül ayına ertelenir. Bu arada TBMM’den geçen torba kanunlar arasında PVSK ile ilgili 5 madde de var. Bizim üzerinde inceleme yapmış olduğumuz konuları da kapsayan bu değişiklikleri irdelediğimizde; “Durdurma, Önleme Araması ve Parmak İzi” hususlarının raporumuz çerçevesindeki öngörüler doğrultusunda yasalaştığını görüyoruz.
 Araya yaz tatili, Ramazan, bayram derken ardından güz dönemi il teftişleri girer. (Çalışma grubumuzdan iki kişi Mayıs ayında il teftişlerine katıldığından diğer ikimiz bu döneme kalmıştık.) Sakarya ilindeki teftiş görevinden dönüşümüz ise Kasım ayının ortalarını geçti. Biz teftiş görevinde iken 26.04.2007 tarihli inceleme raporumuz;   Teftiş Kurulu Başkanlığının 24.10.2007 tarihli ek emirleri doğrultusunda son mevzuat değişiklikleri de dikkate alınarak tekrar gözden geçirilip güncelleştirilerek, Kasım ayı sonunda sunu yapılması istenilmiş. Ankara’ya döner dönmez grup olarak toplanarak 20 Kasım günü durum değerlendirmesi yaptık. Bir yandan raporu tarayarak yeni düzenlemeleri kapsayan değişiklikleri rapora ilave ederken sunuyu da güncelleştirdik. Başkanlık makamı Genel Müdürümüzün programı doğrultusunda 4 Aralık gününü belirleyince bir gün öncesi mavi salonda prova yaparak sunu için son hazırlığımızı tamamladık.
4 Aralık 2007 günü Emniyet Genel Müdürlüğü brifing salonunda Polis Başmüfettişlerimiz, İlgili Daire Başkanları ve rütbelilerin katıldığı toplantıda Teftiş Kurulu Başkanı, kurulun genel çalışma ve düzenini, inceleme çalışmalarını aktardıktan sonra Genel müdür ve yardımcılarının programları (Müsteşarın Bursa valiliğine atanması sonucu veda ziyaretleri) nedeniyle toplantıya kısa bir süre katılacağını vurgular. Biz grup olarak yerlerimizi alıp, grup başkanımızın takdimi sonrası Baki Özer tarafından İlk oturumda ‘Kimlik Sorma ve Yakalama’ konuları sunulur. İkinci oturumda ‘Arama’ konusuna geçilmeden Genel Müdürümüz salona intikal ederek kısa bir konuşma yapıp aramızdan ayrılır. Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tokgöz ve Akademi Başkanımız toplantıyı izlemeye devam eder. Arama konusunun da sunulmasının ardından tartışma-değerlendirme bölümünde Kurul Başkanımızda sahnede bizlere katılarak soru-cevap aşamasını yönetir. Sorular yanında katılım amacıyla da yapılan konuşmaların ardından öğleden sonraki diğer grubun sunusuna kadar toplantıya ara verilir.
Yapılan çalışmanın teşkilatla paylaşılması amacıyla tartışma/değerlendirme bölümünü özetleyip güncelleyerek, ekler hariç 162 sayfadan oluşan raporumuzu da Kurul Başkanımıza sunarak görevimizi tamamlıyoruz.

Çalışma sürecinde ve sonrasında Teftiş Kurulu Başkanımız Sayın Ali Kolat’ın destek ve takdirlerini şükranla anarken; grup çalışmasına katkıları yanında Grup Başkanımız Sayın Murat Karcıoğlu’nun illerde yapmış olduğumuz incelemelerdeki temsil yetisi, Sayın Hacı Özgül’ün koordinatörlüğü ve sunudaki performansıyla da Sayın Baki Özer’in hakkını teslim ederken; özellikle, benim açımdan çok yönlü, yararlı ve zevkli bir çalışma olduğunu vurgulumakta yarar görüyor, değerli müdürlerime/ büyüklerime saygılar sunuyorum.

İnceleme Raporu Çerçevesinde Genel İzlenimler:

Bizim grubun çalışması katılımcılar tarafından hem oturumun ara ve bitiminde, hemde toplantının değerlendirilme aşamasında takdirle karşılanır. Bir başka açıdan bakacak olursak; bu, bizler için yapmış olduğumuz çalışmanın hakkını verdiğimiz anlamına gelmektedir.
Aslolan bu tür çalışmaların yazı ve dosyalardan öte uygulamada yer bularak, yapılan/yapılacak işleri kolaylaştırması, sorunların çözümünde değer bulmasıdır.
Hemen hemen kesintisiz olmasa da 11 aylık bir süreç içerisinde tarafımıza verilen konularla yoğunlaştık. Kadrodan ve uygulamadan ayrı kaldığımız süreçteki mevzuat kaybımızı yeniledik. İl Emniyet Müdürleri, Daire Başkanları, her rütbedeki polis amirleri dışında farklı kulvarlardaki kişilerle Vali, Adalet Komisyon Başkanı, Başsavcı, Savcı, Baro Başkanı, Akademisyenler vd. ile konular üzerine mülakat yaptık. Sorular sorduk, tartıştık, değerlendirdik, paylaştık. Zaman zaman gerildik. Zaman zaman duygulandık. Teşkilatın yanında Türkiye’nin fotoğrafını çekmeye çalıştık. Teşkilatın içinde bulunmuş olduğu durumu, yaşadığı sorunları, sıkıntıları hem içeriden hem dışarıdan gözlemlemeye çalıştık.
“Polisin Kimlik Sorma, Yakalama, Arama Yetkileri ve Uygulamadan Doğan Sorunlar” konulu inceleme raporumuz 14.12.2007 tarihi itibariyle POL NET’te yayınlanarak, teşkilatın bilgisine sunulmuştur.
Ayrıca İnceleme Raporunun ilk 8 bölümünü oluşturan “Görevin Verilişi, Raporun Sistematiği, İnceleme Konusu, İnceleme Metodu, Konu ile ilgili mevzuat hükümleri, Konu ile ilgili kişilerin görüşleri, Konu ile ilgili İl Emniyet Müdürlüklerinin yazılı görüşleri, Konu ile ilgili seminer tebliğleri ve makaleler” ile Sonuç bölümünden sonra ilave edilen “Raporun sunumu sonrası değerlendirmeler” bölümlerinin geniş yer tutması nedeniyle sadece son 18 sayfasındaki “İnceleme-Tahlil ve Netice-Kanaat”  bölümlerinin yer aldığı hususları EGM Polis Dergisinin 2008 yaz dönemi sayısında teşkilat mensuplarımız ile paylaşmayı uygun gördük.

Olumlu Gelişmeler;
A.İ.H.M kararları ile yıllarca milyarca Euro tazminata mahkum edilmemiz sonrası; hukuk alanında reform yapma zorunluluğu doğmuştur. Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde de karşısına çıkarılan uyum yasaları çerçevesinde 2001 yılından itibaren hızlı bir şekilde Anayasa da değişiklikler yapılmış, ardından da 2005 yılında C.M.K, T.C.K baştanbaşa değiştirilmiştir. 
Örnek olarak; Trafik magandalarına karşı T.C.K 179. madde kapsamına giren suçlara Trafik para cezası yanında adliyeye çıkarılma öngörülmüştür.
Kabahatler konusu TCK’dan çıkarılmış, Kanun olarak ayrıca düzenlenerek idari para cezası (kimlik bulundurmama, çevre, gürültü vb konularda) öngörülmüştür. Kabahat nevi suçlara para cezası işlemi Polise yeni Kabahatler Kanunu ile tanınan önemli bir yetkidir.
PVSK’daki son değişiklikler ile de uygulamada yaşanan “Durdurma, Önleme Araması, Parmak İzi, Zor ve Si­lah Kul­lan­ma, Ad­lî Gö­rev ve Yet­ki­ler” gibi konulardaki sıkıntıların/problemlerin bir bölümü giderilmiştir.
Bu yeni düzenlemelerle ilgili olumlu yansımaların başında insan hakları ihlallerinin eskiye nazaran tamamen ortadan kalkmıştır. Polisin bu ithamdan kurtulması yanında ülke olarak da uluslar arası arenada bu ithamlardan kurtulduk. İnsan hakları ihlalleri konusunda münferit davalar olabilir, aslolan polis olarak, yargı olarak kurumsal anlamda bu ithamlardan kurtulunmuştur.

Kaygılar;
Türkiye’nin jeopolitik yapısı, bölgesel konumu ve etnik yapılanması gereği, yapılan yeni hukuki düzenlemelerin Avrupa ülkeleri örnek alınarak yapılması nedeniyle sokakta kaos özellikle tamamen idari bir işlem olan önleme araması kararının Hakime yönlendirilmesi gibi yaşanmıştır. Avrupa ülkelerinden yasalar alınırken işin kolluk yetkileri bölümü (Topal Ördek benzetmesi yapılan) göz ardı edilmiştir. ‘Haksız Arama, Haksız Yakalama (Hürriyeti tahdit) ve Tazminatın Rücu’ öngörülmüştür.
Polisin yetkileri ile ilgili -yeni yasalardan kaynaklanan- yanlış anlaşılmaları önlemek amacıyla kamuoyunun bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.
Güvenlik görevinin asıl amacının suçların önlenmesi olacağı aşikardır. Suçtan zarar görecek ya da gören insanların (mağdur) yaşayacağı-yaşadığı psikolojik travmayı onarmak güç olacaktır. Bu travma o insanların özelinde, toplumun genelinde kolluğa ardından da devlete güveni azalacaktır. Bu da kamu otoritesini kanun gücünün sorgulanmasına yol açacaktır.
(Suçun önlenmesi açısından kolluk resen hareket ederek, inisiyatif kullanabilecek yetkilerle donatılmalıdır. PVSK’da son yapılan değişiklikle önleme araması konusunda idari birimlere yetki tanınsa da önleme yakalaması konusunda henüz bir gelişme kaydedilmemiştir.)
            Kara Avrupa’sından alınan yasanın insan hakları bağlamında sanık haklarına çok tolerans gösterilerek, kolluğun yetkileri konusunda ki mevzuat gözden kaçırılmış, sokakta görev yapan polisin caydırıcılığı en aza indirilmiştir.
        Geçmişte kolluk CMUK’un 156.md. göre Savcı adına resen hareket edebilmekte iken yeni CMK’ye göre Savcıya bağlı olarak, Savcının vereceği talimat doğrultusunda hareket ederek attığı her adımda, yapacağı her işlemde süreli olarak Savcı ile istişare yaparak hareket etmek durumundadır.
        Yeni CMK, Polisin geçmişte keyfi uygulamalarını önlemek amacıyla Savcıyı öne çıkararak sokakta-olayın içerisinde kollukla birlikte hareket etmesini öngörmektedir. Fiili duruma baktığımızda Savcı büroda, Polis sokakta olay yerindedir. Bu durum sayısal yetersizlikten kaynaklanmaktadır. Avusturya örneğindeki gibi; kanunun yürürlüğe girmesi alt yapı oluşturuluncaya kadar (Savcı sayısının yeterliliğe -2.500 sayısının 25.000’lere- ulaşana kadar) geçiş süresini en az 5 yıl gibi uzatmayı ön görmeliydi.
Görüşlerine başvurduğumuz Polis amirlerinin birçoğu, hem adli işlemlerin yapılması sırasında hem de haksız suçlamalarla karşılaşan görevlilerin kendilerini savunma aşamasında hukukçu veya Avukat ihtiyacından söz etmişledir.
Bölge veya il ölçeğinde görevlendirilecek ve hukuk terminolojisine hakim olacak böyle bir kolluk yetkilisinin, bir yandan adli soruşturmaların sağlıklı yürütülmesine, diğer yandan da kolluğun karşılaşacağı hukuki sorunların çözülmesine önemli katkılar sağlayacağı değerlendirilmiştir.
Görev yaparken karşılaşılan gerçek dışı isnat ve iddiaların, adli veya idari soruşturma konusu yapılmasından kaynaklanan çekimserliği ve inisiyatifsizliği gidermek amacıyla;
Personelin hukuki süreçler konusunda detaylı bilgilendirilmesi, her soruşturmanın cezalandırma ile sonuçlanmayacağına inandırılması, özlük hakları konusunda yapılan iyileştirmelerden haberdar edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, amirliğe geçişte, rütbe terfiinde ve yurt dışı görevlendirmeler için yapılan seçimlerde öngörülen koşullar arasında yer alan, “ilgili hakkında adli ya da idari soruşturma yapılıyor olmaması” şeklindeki düzenlemelerin gözden geçirilerek personel yararına değişikliğe gidilmesi halinde,  haksız isnat ve iddialarla karşılaşma endişesi taşıyan meslek mensuplarının inisiyatif alacağı düşünülmüştür.

Sonuç Olarak;
Geçmiş zaman sürecinde polisin keyfi uygulamalarına karşın tepki olarak yeni yasaların AB uyum çerçevesinde yasalaştığı konusunda hem fikirdik. Polis geçmişte CMUK ile savcı adına resen hareket ederken şimdi CMK ile savcıya bağlı olarak hareket etmek durumunda. Eskiye dönüş artık hayal. Haksız arama, haksız yakalama, rücu olmasına rağmen polise duyulan güvensizlik geçmişteki keyfiyetin zorlaması sonucu ortaya çıkmıştır. Bundan sonraki süreç yeni yasal düzenlemeler konusuna en kısa sürede adapte olunarak, uygulamada aksayan hususların oluşacak içtihatlarla, zaman tünelinde/sürecinde polisi etkin kılacak şekilde yeniden düzeltilmesidir.


Remzi KOÇÖZ
                                                              
                                                      



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.