BİR ÇALIŞMA GRUBU’NUN
-Polisin
Kimlik Sorma, Yakalama,
Arama Yetkileri ve
Uygulamadan
Doğan Sorunlar Konulu-
ÇALIŞMASI’NIN
ARDINDAN…
30 Haziran 2006 tarihinde APK/Strateji’den
Teftiş Kuruluna geçmem mesleki açıdan çok yoğunluk getirmese de önemli bir gelişmeydi.
2007 yılının ilk haftasında oluşturulan ‘Kabahatler Kanunu ve Kimlik Sorma,
Arama, Yakalama’ konularını içeren incelemelerde bulunacak iki çalışma
grubundan birine dahil edilmem benim açımdan hem ilk deneyim hem de sürpriz oldu.
Grup başkanımız H.Murat
KARCIOĞLU’nun 1977, diğer üyelerden Hacı ÖZGÜL 1978 ve Baki ÖZER’in 1980’li
olmaları nedeniyle, çalışma grubumuzun birbirine yakın jenerasyonu temsil eden
bir yapısı vardı. Görevlendirme 8 Ocak günü tebliğ edilip, 9 Ocak günü grup
başkanımızın odasında tanışma ve koordinasyon toplantısının ardından 10 Ocak
günü Teftiş Kurulu Başkanının makamında toplandık. Kurul Başkanımız Ali Kolat
çalışma sistematiği, eski çalışma raporlarından örneklerle bizleri bilgilendirdi.
Makamdan ayrılarak grup başkanımızın
odasında öncelikle çalışma programı ve görevlendirme çerçevesi oluşturup illere
faks çekerek inceleme konuları ile ilgili görüşleri talep yazısıyla işe
başladık. Ardından Asayiş Daire Başkanını ziyaret ederek ilk görüşmemizi
gerçekleştirip öğleden sonra Hukuk Müşavirliğine geçtik. Her iki daireden
konularla ilgili bilgi, belge, dokümanları aldık. Emniyet Genel Müdür
Yardımcısı Emin Arslan ile görüştük. Sonraki günlerde Eğitim Daire Başkanlığı,
Ankara Emniyet Müdürlüğü, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü ile görüşerek
çerçeveyi genişlettik. Kurum dışından Ankara Barosu ve CMK uygulama merkezi,
Ankara Başsavcılığı ve Adalet Komisyon Başkanı, Polis Akademisi ve Gazi
Üniversitesi Hukuk fakültesi öğretim üyeleriyle, daha sonraki süreçte de
İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Feridun Yenisey ile
mülakat gerçekleştirildi.
Çalışmamızın ikinci ayağında Siirt,
Batman, Mardin, Diyarbakır, Konya, Antalya, Denizli illerini kapsayan iki
haftalık incelemelerde bulunduk. Ankara ve diğer illerde yüz yüze görüşme
yaptığımız Vali, Başsavcı, Baro başkanı, Akademisyenler, Daire başkanları, İl
Emniyet müdürleri, müdür yardımcıları ve ilgili birim amirlerinin konu ile
ilgili görüşlerini rapor aşamasında değerlendirmek üzere notlar halinde ajandamıza
geçerek, Ankara’ya dönüş sonrası Teftiş Kurulu başkanlık katındaki brifing
salonunda çalışmalarımızı sürdürdük. Bir yandan Ankara içersindeki kurum ve
kişilerle görüşmelerimize devam ederken bir yandan da toparladığımız bilgi,
belge, görüşmeleri bilgisayar ortamına aktarıyorduk. Çok yönlü mevzuat taraması
yaparken bu konularda yazılmış makale ve yazıları irdeleyerek inceleme
raporumuza ekliyorduk. Özellikle Cengiz Zeybek, İrfan Özcan ve Ziyaettin
Kaygusuz’un bu konulardaki yayınlanmış makale ve çalışmalarından geniş çapta yararlandık.
(Bu arkadaşların teşkilatın sorunlarına
çözümler üreterek katkı sağlamalarını, emeklerini, eforlarını ayrıca kutluyorum.)
İllerden gelen görüşleri de peyder pey toparlayıp ortak hususları alt alta
paragraflarda birleştirdik.
(İnceleme için Batman’da iken MGA başvurumun kabul
edildiğini Eğitim Daire Başkanı Mustafa Çankal’dan telefonla öğrenmem ayrı bir sürpriz
olmuştur.)
26 Şubat 2007 itibariyle MGA’da 5
aylık müdavimliğim başlarken yarım gün MGA’da, öğleden sonraları da dairede
inceleme raporunun hazırlanmasına katkı sağlıyordum. Bazen çalışmalarım mesai
sonrası geç saatlere kadar sarkarken, evde de bilgisayar başında gece yarısını
buluyordu. Şaka maka yoğun bir tempo içersinde kendimi bulmuştum.
Bize verilen iki aylık sürenin
uzatılmasını Mart ayının ilk günlerinde talep ederek somut olarak sorun yaşayan
illerden Erzurum, Trabzon ve Rize de gurup olarak incelemelerde bulunduk.
Ardından benim MGA nedeniyle katılamadığım iki kişilik grup şeklinde Adana,
İçel ve İstanbul illerine de gidilerek yapılan görüşmeler sonrası il
incelemelerini noktaladık.
Son sürat elimizdeki verileri
kayıtlara geçerek inceleme raporunu tamamlamaya çalışıyorduk. Raporun
tamamlanması Nisan sonlarını bulurken MGA’daki 2 aylık sürecide tamamlamıştım.
26 Nisan 2007 tarihinde İnceleme Raporumuzu Teftiş Kurulu Başkanına sunarak 3,5
aylık süreci noktaladık. İnceleme raporu 152 sayfayı bulurken, ekleri de 4
klasörü bulmuştu. Raporun eklerini de toparlayarak bir koli içersinde ilgili
büroya teslim edip odalarımıza döndük.
Teftiş Kurulu başkanımız raporu
sunmamız sonrası bizlere; inceleme raporumuzu brifing salonunda İçişleri Bakanını
da davet ederek Genel Müdürümüz ve diğer müfettişlerimize sunmamız için
hazırlık yapmamızı, sunu sonrası soru ve eleştiriler çerçevesinde düzeltmelerinde
yer alacağı rapora en son şeklinin verilerek kitapçık olarak teşkilata
sunulmasını öngörmüştür.
Ancak
yaşanan süreçte Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılamaması üzerine erken seçim
kararı alınması, Emniyet Genel Müdürünün ve İçişleri Bakanının değişmesi,
Müfettişlerin bir gurup ilde denetime başlamaları ve seçim süreci derken sunu
işi Eylül ayına ertelenir. Bu arada TBMM’den geçen torba kanunlar arasında PVSK
ile ilgili 5 madde de var. Bizim üzerinde inceleme yapmış olduğumuz konuları da
kapsayan bu değişiklikleri irdelediğimizde; “Durdurma, Önleme Araması ve Parmak
İzi” hususlarının raporumuz çerçevesindeki öngörüler doğrultusunda
yasalaştığını görüyoruz.
Araya
yaz tatili, Ramazan, bayram derken ardından güz dönemi il teftişleri girer. (Çalışma grubumuzdan iki kişi Mayıs ayında
il teftişlerine katıldığından diğer ikimiz bu döneme kalmıştık.) Sakarya
ilindeki teftiş görevinden dönüşümüz ise Kasım ayının ortalarını geçti. Biz teftiş
görevinde iken 26.04.2007 tarihli inceleme raporumuz; Teftiş Kurulu Başkanlığının 24.10.2007
tarihli ek emirleri doğrultusunda son mevzuat değişiklikleri de dikkate
alınarak tekrar gözden geçirilip güncelleştirilerek, Kasım ayı sonunda sunu
yapılması istenilmiş. Ankara’ya döner dönmez grup olarak toplanarak 20 Kasım
günü durum değerlendirmesi yaptık. Bir yandan raporu tarayarak yeni düzenlemeleri
kapsayan değişiklikleri rapora ilave ederken sunuyu da güncelleştirdik. Başkanlık
makamı Genel Müdürümüzün programı doğrultusunda 4 Aralık gününü belirleyince bir
gün öncesi mavi salonda prova yaparak sunu için son hazırlığımızı tamamladık.
4 Aralık 2007 günü Emniyet Genel
Müdürlüğü brifing salonunda Polis Başmüfettişlerimiz, İlgili Daire Başkanları
ve rütbelilerin katıldığı toplantıda Teftiş Kurulu Başkanı, kurulun genel
çalışma ve düzenini, inceleme çalışmalarını aktardıktan sonra Genel müdür ve yardımcılarının
programları (Müsteşarın Bursa valiliğine atanması sonucu veda ziyaretleri) nedeniyle
toplantıya kısa bir süre katılacağını vurgular. Biz grup olarak yerlerimizi
alıp, grup başkanımızın takdimi sonrası Baki Özer tarafından İlk oturumda ‘Kimlik
Sorma ve Yakalama’ konuları sunulur. İkinci oturumda ‘Arama’ konusuna
geçilmeden Genel Müdürümüz salona intikal ederek kısa bir konuşma yapıp
aramızdan ayrılır. Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tokgöz ve Akademi Başkanımız toplantıyı
izlemeye devam eder. Arama konusunun da sunulmasının ardından
tartışma-değerlendirme bölümünde Kurul Başkanımızda sahnede bizlere katılarak
soru-cevap aşamasını yönetir. Sorular yanında katılım amacıyla da yapılan konuşmaların
ardından öğleden sonraki diğer grubun sunusuna kadar toplantıya ara verilir.
Yapılan çalışmanın teşkilatla
paylaşılması amacıyla tartışma/değerlendirme bölümünü özetleyip güncelleyerek,
ekler hariç 162 sayfadan oluşan raporumuzu da Kurul Başkanımıza sunarak
görevimizi tamamlıyoruz.
Çalışma
sürecinde ve sonrasında Teftiş Kurulu Başkanımız Sayın Ali Kolat’ın destek ve
takdirlerini şükranla anarken; grup çalışmasına katkıları yanında Grup
Başkanımız Sayın Murat Karcıoğlu’nun illerde yapmış olduğumuz incelemelerdeki
temsil yetisi, Sayın Hacı Özgül’ün koordinatörlüğü ve sunudaki performansıyla
da Sayın Baki Özer’in hakkını teslim ederken; özellikle, benim açımdan çok
yönlü, yararlı ve zevkli bir çalışma olduğunu vurgulumakta yarar görüyor, değerli
müdürlerime/ büyüklerime saygılar sunuyorum.
İnceleme Raporu Çerçevesinde Genel
İzlenimler:
Bizim grubun çalışması katılımcılar
tarafından hem oturumun ara ve bitiminde, hemde toplantının değerlendirilme
aşamasında takdirle karşılanır. Bir başka açıdan bakacak olursak; bu, bizler
için yapmış olduğumuz çalışmanın hakkını verdiğimiz anlamına gelmektedir.
Aslolan bu tür çalışmaların yazı ve
dosyalardan öte uygulamada yer bularak, yapılan/yapılacak işleri
kolaylaştırması, sorunların çözümünde değer bulmasıdır.
Hemen hemen kesintisiz olmasa da 11
aylık bir süreç içerisinde tarafımıza verilen konularla yoğunlaştık. Kadrodan
ve uygulamadan ayrı kaldığımız süreçteki mevzuat kaybımızı yeniledik. İl
Emniyet Müdürleri, Daire Başkanları, her rütbedeki polis amirleri dışında
farklı kulvarlardaki kişilerle Vali, Adalet Komisyon Başkanı, Başsavcı, Savcı,
Baro Başkanı, Akademisyenler vd. ile konular üzerine mülakat yaptık. Sorular
sorduk, tartıştık, değerlendirdik, paylaştık. Zaman zaman gerildik. Zaman zaman
duygulandık. Teşkilatın yanında Türkiye’nin fotoğrafını çekmeye çalıştık.
Teşkilatın içinde bulunmuş olduğu durumu, yaşadığı sorunları, sıkıntıları hem
içeriden hem dışarıdan gözlemlemeye çalıştık.
“Polisin
Kimlik Sorma, Yakalama, Arama Yetkileri ve Uygulamadan Doğan Sorunlar”
konulu inceleme raporumuz 14.12.2007 tarihi itibariyle POL NET’te yayınlanarak,
teşkilatın bilgisine sunulmuştur.
Ayrıca İnceleme Raporunun ilk 8 bölümünü oluşturan “Görevin Verilişi, Raporun
Sistematiği, İnceleme Konusu, İnceleme Metodu, Konu ile ilgili mevzuat
hükümleri, Konu ile ilgili kişilerin görüşleri, Konu ile ilgili İl Emniyet
Müdürlüklerinin yazılı görüşleri, Konu ile ilgili seminer tebliğleri ve
makaleler” ile Sonuç bölümünden sonra ilave edilen “Raporun sunumu
sonrası değerlendirmeler” bölümlerinin geniş yer
tutması nedeniyle sadece son 18 sayfasındaki “İnceleme-Tahlil ve Netice-Kanaat” bölümlerinin yer aldığı hususları EGM Polis Dergisi nin
2008 yaz dönemi sayısında teşkilat
mensuplarımız ile paylaşmayı uygun gördük.
Olumlu
Gelişmeler;
A.İ.H.M kararları ile yıllarca
milyarca Euro tazminata mahkum edilmemiz sonrası; hukuk alanında reform yapma
zorunluluğu doğmuştur. Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde de karşısına
çıkarılan uyum yasaları çerçevesinde 2001 yılından itibaren hızlı bir şekilde
Anayasa da değişiklikler yapılmış, ardından da 2005 yılında C.M.K, T.C.K
baştanbaşa değiştirilmiştir.
Örnek olarak; Trafik magandalarına
karşı T.C.K 179. madde kapsamına giren suçlara Trafik para cezası yanında
adliyeye çıkarılma öngörülmüştür.
Kabahatler konusu TCK’dan
çıkarılmış, Kanun olarak ayrıca düzenlenerek idari para cezası (kimlik
bulundurmama, çevre, gürültü vb konularda) öngörülmüştür. Kabahat nevi suçlara
para cezası işlemi Polise yeni Kabahatler Kanunu ile tanınan önemli bir yetkidir.
PVSK’daki son değişiklikler ile de
uygulamada yaşanan “Durdurma, Önleme Araması, Parmak İzi, Zor ve Silah Kullanma,
Adlî Görev ve Yetkiler” gibi konulardaki sıkıntıların/problemlerin
bir bölümü giderilmiştir.
Bu yeni düzenlemelerle ilgili olumlu
yansımaların başında insan hakları ihlallerinin eskiye nazaran tamamen ortadan
kalkmıştır. Polisin bu ithamdan kurtulması yanında ülke olarak da uluslar arası
arenada bu ithamlardan kurtulduk. İnsan hakları ihlalleri konusunda münferit
davalar olabilir, aslolan polis olarak, yargı olarak kurumsal anlamda bu
ithamlardan kurtulunmuştur.
Kaygılar;
Türkiye’nin jeopolitik yapısı,
bölgesel konumu ve etnik yapılanması gereği, yapılan yeni hukuki düzenlemelerin
Avrupa ülkeleri örnek alınarak yapılması nedeniyle sokakta kaos özellikle
tamamen idari bir işlem olan önleme araması kararının Hakime yönlendirilmesi
gibi yaşanmıştır. Avrupa ülkelerinden yasalar alınırken işin kolluk yetkileri
bölümü (Topal Ördek benzetmesi yapılan) göz ardı edilmiştir. ‘Haksız Arama,
Haksız Yakalama (Hürriyeti tahdit) ve Tazminatın Rücu’ öngörülmüştür.
Polisin yetkileri ile ilgili -yeni
yasalardan kaynaklanan- yanlış anlaşılmaları önlemek amacıyla kamuoyunun bilgilendirilmesi
sağlanmalıdır.
Güvenlik görevinin asıl amacının
suçların önlenmesi olacağı aşikardır. Suçtan zarar görecek ya da gören
insanların (mağdur) yaşayacağı-yaşadığı psikolojik travmayı onarmak güç
olacaktır. Bu travma o insanların özelinde, toplumun genelinde kolluğa ardından
da devlete güveni azalacaktır. Bu da kamu otoritesini kanun gücünün
sorgulanmasına yol açacaktır.
(Suçun önlenmesi açısından kolluk
resen hareket ederek, inisiyatif kullanabilecek yetkilerle donatılmalıdır.
PVSK’da son yapılan değişiklikle önleme araması konusunda idari birimlere yetki
tanınsa da önleme yakalaması konusunda henüz bir gelişme kaydedilmemiştir.)
Kara Avrupa’sından alınan yasanın
insan hakları bağlamında sanık haklarına çok tolerans gösterilerek, kolluğun
yetkileri konusunda ki mevzuat gözden kaçırılmış, sokakta görev yapan polisin
caydırıcılığı en aza indirilmiştir.
Geçmişte kolluk CMUK’un 156.md. göre
Savcı adına resen hareket edebilmekte iken yeni CMK’ye göre Savcıya bağlı
olarak, Savcının vereceği talimat doğrultusunda hareket ederek attığı her
adımda, yapacağı her işlemde süreli olarak Savcı ile istişare yaparak hareket
etmek durumundadır.
Yeni CMK, Polisin geçmişte keyfi
uygulamalarını önlemek amacıyla Savcıyı öne çıkararak sokakta-olayın içerisinde
kollukla birlikte hareket etmesini öngörmektedir. Fiili duruma baktığımızda
Savcı büroda, Polis sokakta olay yerindedir. Bu durum sayısal yetersizlikten
kaynaklanmaktadır. Avusturya örneğindeki gibi; kanunun yürürlüğe girmesi alt
yapı oluşturuluncaya kadar (Savcı sayısının yeterliliğe -2.500 sayısının
25.000’lere- ulaşana kadar) geçiş süresini en az 5 yıl gibi uzatmayı ön
görmeliydi.
Görüşlerine başvurduğumuz Polis
amirlerinin birçoğu, hem adli işlemlerin yapılması sırasında hem de haksız
suçlamalarla karşılaşan görevlilerin kendilerini savunma aşamasında hukukçu
veya Avukat ihtiyacından söz etmişledir.
Bölge veya il ölçeğinde
görevlendirilecek ve hukuk terminolojisine hakim olacak böyle bir kolluk
yetkilisinin, bir yandan adli soruşturmaların sağlıklı yürütülmesine, diğer
yandan da kolluğun karşılaşacağı hukuki sorunların çözülmesine önemli katkılar
sağlayacağı değerlendirilmiştir.
Görev yaparken karşılaşılan gerçek
dışı isnat ve iddiaların, adli veya idari soruşturma konusu yapılmasından
kaynaklanan çekimserliği ve inisiyatifsizliği gidermek amacıyla;
Personelin hukuki süreçler konusunda
detaylı bilgilendirilmesi, her soruşturmanın cezalandırma ile
sonuçlanmayacağına inandırılması, özlük hakları konusunda yapılan
iyileştirmelerden haberdar edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, amirliğe geçişte, rütbe
terfiinde ve yurt dışı görevlendirmeler için yapılan seçimlerde öngörülen
koşullar arasında yer alan, “ilgili hakkında adli ya da idari soruşturma
yapılıyor olmaması” şeklindeki düzenlemelerin gözden geçirilerek personel
yararına değişikliğe gidilmesi halinde,
haksız isnat ve iddialarla karşılaşma endişesi taşıyan meslek
mensuplarının inisiyatif alacağı düşünülmüştür.
Sonuç
Olarak;
Geçmiş zaman sürecinde polisin keyfi
uygulamalarına karşın tepki olarak yeni yasaların AB uyum çerçevesinde
yasalaştığı konusunda hem fikirdik. Polis geçmişte CMUK ile savcı adına resen
hareket ederken şimdi CMK ile savcıya bağlı olarak hareket etmek durumunda.
Eskiye dönüş artık hayal. Haksız arama, haksız yakalama, rücu olmasına rağmen
polise duyulan güvensizlik geçmişteki keyfiyetin zorlaması sonucu ortaya
çıkmıştır. Bundan sonraki süreç yeni yasal düzenlemeler konusuna en kısa sürede
adapte olunarak, uygulamada aksayan hususların oluşacak içtihatlarla, zaman
tünelinde/sürecinde polisi etkin kılacak şekilde yeniden düzeltilmesidir.
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.