SEMPOZYUMLAR…
'Sempozyumların, panellerin, toplantıların bir getirisi olmalı. Yapılan tüm çalışmalar, sarf edilen emek değer bulmalı, bir sonuç yaratmalı. Sonuç olarak; beyin fırtınası yaratıp, düşünce-tartışma ortamı sonrası bir senteze ulaşarak onu uygulamaya yansıtabilmelidir.'
Türk Polis Teşkilatı özellikle 2000’li
yıllara girerken “Bilgi Çağı”nı
yaşayan dünya ile entegre olma açısından son sürat yapılanmasını günün gelişen,
değişen koşulları doğrultusunda çok yönlü olarak sürdürmektedir.
2003 yılında ülkemizde ilk kez
düzenlenen “e-TR” ödülleri
kapsamında büyük ödülü, “e-devlet” dalında Emniyet Genel Müdürlüğü “Polnet” projesi ile kazanır. Yine aynı
yıl “İnterpro Bilişim Ödülü”, “Mobese”
projesi ile EGM’ne verilir. Bu ödüller Emniyet Teşkilatının bilişim
dünyasındaki gelmiş olduğu noktanın göstergesidir. Alınan bu ödüllerle kurum
kamu yelpazesinde öne geçip, “Toplam Kalite
Yönetimi” bayrağını da göndere çekerek kurumsallaşma yolunda aşama
kaydetmiştir. Amaç bu yelpazeyi karargâhtan yurt çapına yayarak taşrada,
sokakta da polise ivme kazandırmaktır.
EGM, ulusal ve uluslararası yelpazede
ardı ardına sempozyumlar gerçekleştirir. Ankara-Sheraton otelinde 2004 yılında
birincisi, 2005 yılında ikincisi yapılan “Polis
Bilişim Sempozyumu”da ikişer gün sürerek; sivil toplumdan, üniversitelere,
kamu kuruluşlarına, özel sektöre yayılan yelpazede büyük ilgi görür.
2004 yılında Anıttepe-Büyük Stüdyo da
değişik bir sempozyum gerçekleştirilir. “Uluslararası
İç Güvenlik Yönetimi Sorunları” adlı Polis Akademisince düzenlenen
sempozyum da sırası ile dönemin Polis Akademisi Başkanı, Emniyet Genel Müdürü,
İçişleri Bakanı konuşmalarını yapıp sempozyuma ara verilir.
Emniyet Genel Müdür Yardımcıları,
Daire Başkanları, Polis Başmüfettişleri, APK Uzmanları, yurt çapında ki polis okulu müdürleri de
toplantıya katılım sağlıyor. Eğitim Daire Başkanı, Aksaray, Erzurum, Balıkesir,
Aydın, Diyarbakır Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürleri tanıdık simalar…, Daire başkan
yardımcıları, şube müdürleri ve diğer katılımcılarla salon hınca hınç dolu.
Oturmaya yer yok gibi..
İkinci oturum başında ilk olarak
Belçika ardından Alman Polis temsilcilerini dinliyoruz. Kendi özellerinde ve
Avrupa genelinde polis ve güvenlik yapılanmalarını aktarırlar.
Ardından o tarihlerde İstanbul Emniyet
Müdür Yardımcısı, bir akademisyen gibi araştırma incelemelerini güzel bir bakış
açısı ile bizlere sunar. Polis teşkilatının artıları yanında eksilerini, temel
sorunlarını, objektif, bilimsel çözümleri ile ortaya koyar.
Öğleden sonraki oturumlarda ilk
olarak, Jandarma Genel Komutanlığı temsilcisi kurmay albay kendi kuruluşunu ve güvenlik bakış açısını aktarır. Onun
ardından o tarihlerin İstihbarat Daire Başkanı kürsüye gelerek radikal çıkışlarını sergiler.
-İç güvenlik müsteşarlığını, Jandarma
teşkilatının polis teşkilatı ile entegre
olmasını, İç güvenlikte tek merkezin
oluşturulmasını, geçici tedbirler yerine kalıcı modern yapılaşma ile sorunun
çözülmesini öngörür. Sürekli yazı ve raporlarla ortaya konulan sorunları içeren
dosyaların çekmecelerde ve arşivlerde eskitilmesini eleştirir.
Polis Akademisi öğretim üyesi ise;
-Makamlarda sıra ve sürenin uygulamaya
yansımasını, vatandaş memnuniyeti
ve toplum destekli polisliğin önemini,
polisin angaryalardan arınmasını ve özel güvenlik yapılanmasını, özel güvenlik
teşkilatlarının eğitim yönetim açısından kaliteye ulaşarak polisin görevini
rahatlatacağını, statlarda, salonlarda, hassas bölgelerde, moral tesislerde,
şoförlük vb. hizmetlerde özel güvenliğe işlerin tevdi edilmesini gündeme
getirir.
Ayrıca Hacettepe gibi diğer
üniversitelerden sempozyuma katılan akademisyenler görüşlerini bizlerle paylaşır.
Ardından dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı sempozyumu yöneten olarak katkılarını ekleyerek sonuç bildirgesini
sunar.
Sonuç olarak, gün boyunca devam eden “Uluslararası
İç Güvenlik Yönetimi Sorunları” sempozyumu, “Stratejik Planlama ve Yönetim” açısından aşağıdaki sorulara cevap
bulmaya çalışır:
Neredeyiz? (Mevcut durum analizi)
Nereye gitmek istiyoruz? (Vizyon
belirleme)
Nasıl gideceğiz? (Strateji oluşturma)
Başarımızı nasıl ölçeriz? (Performans
ölçümü ve yönetimi)
Genel olarak sempozyum, panel, konferans,
toplantı ve seminerlerin açılış oturumları kalabalık olup sonrası salon
boşalıyor. Neden mi? Açılışta görüntü var, sonrasında ise işin özü insanlara
sıkıcı gelebilir. Belki de işlerimizin çok yoğunluğu ağır basar! Bakan, genel müdür,
özel konuklar, basın ayrılınca, biz bize anlatıp, dinliyor, alkışlıyoruz.
Konuşmacılar ders anlatır gibi ilgililerden öte boş salona mesleki, bilimsel
çalışmalarını sunarlar.
Buradan bilime, araştırmaya,
tartışmaya, eleştiriye ne kadar önem verdiğimiz, önemsediğimiz noktasına
varabiliriz. Teşkilatın genel sorunlarını dile getirmeye çalışan sunucuların çalışmaları
teşkilatın özelinde, salonda kalıyor. Genele yayılamıyor. Üniversiteler, sivil toplum
örgütleri, basın, siyasiler konuya çekilemiyor. Bundan ötesi yapılan çalışmalar
arşivlerde çekmecelerde, dosyalarda, dergi, kitap sayfalarında eskitiliyor. (2004)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.