EMNİYET TEŞKİLATINA İLİŞKİN
-Verimli İnsan Kaynakları Yönetimi Bağlamında-
SORUNLAR VE ÇÖZÜME YÖNELİK
ÖNERİLER
2000’li
yıllara doğru Emniyet Teşkilatı, Toplam Kalite Yönetimi çerçevesinde değişim,
gelişim, iyileştirme, standartların oluşturulması gibi gelişmeler yaşamıştır.
Ar-Ge kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar ışığında “Personel gözüyle Teşkilatın Problemleri”,
“Emniyet Teşkilatının sorunları ve çözüm önerileri” konularında yapılan
araştırmalar dikkat çekmiştir.
Son 25 yıla
göz attığımızda en çok iki konuda Atama ve Rütbe Terfi konularında kısa süreli
mevzuat değişiklikleri birbirini takip etmiştir. Bu değişiklikler kurumlar
açısından insan kaynaklarının önemi ile insan odaklı bakış açısının gelmiş
olduğu noktayı göstermektedir.
Bu nedenle,
teşkilatın sorunlarını ve bu sorunların çözümüne yönelik öneriler ışığında,
köklü bir değişimle karşı karşıya kalınmıştır.
Bu çalışma
ile verimsiz uygulamaların nedenleri incelenmiş, çağdaş ve etkin insan
kaynakları yönetimi tecrübeleri ışığında açılımlar getirilmeye çalışılmıştır.
1) Atama
Emniyet
Teşkilatı personelinin mevzuatta yapılan değişiklikler dışında zaman dışı, terfian, hizmet süresi, birim
teklifi vb. nedenlerle yapılan atamalara karşı açmış oldukları
davalar sonucu yargı kararı ile
eski görev yerlerine döndükleri bir gerçektir. Mahkemeler tarafından personelin
atanması ile ilgili idarenin ileri sürmüş olduğu gerekçelerin “objektiflikten uzak ve yeterli somut bilgi
belgeye dayanmadığı” yönünden İdare aleyhinde kararlar
verilmektedir.
Bu
durumun göz önüne alınarak ataması yapılacak personelin disiplin, performans
durumlarının ve yakın amirlerinin görüşlerinin teklifi destekleyecek nitelikte
olması ve atama yoluna gidilmeden önce “alınan diğer tedbirlerin kişinin durumunu düzeltmesi için yeterli
olmadığı ve bu nedenle o ilde veya birimde çalışmasının emniyet hizmetlerinin
yürütülmesinde sıkıntılar ortaya çıkardığı” gerekçelerinin
somut olarak ortaya konulması uygun olacaktır.
1.1. Atama ve Yer Değiştirme Yönteminde Değişim;
a- Zorunlu hizmet sonrası, herkes istenilen bölge yada ilde görev yapabilmeli,
b- Personel kendi doğduğu ve de oturduğu
yerde görev yapabilmeli, üst yöneticiler ise yıpranma faktörüne göre
değerlendirilmeli,
c- Genel Müdürlük Merkez Teşkilatı ile Taşra Teşkilatı arasında dönüşümlü/periyodik bir geçiş
sağlanarak, özellikle amir sınıfının yöneticilik deneyiminin artırılması
sağlanmalı,
ç- Polis Akademisinden
mezuniyet sonrası en az (1) yıllık yöneticilik
eğitimi olarak Kaymakam, Hakim-Savcı adayları ve Harp okulu mezunlarının
durumları değerlendirilip; formasyon eğitimi
şeklinde dizayn edilerek, belirli aralıklarla verilecek güncelleme eğitimleri
ile birlikte sürekli eğitim standardı gerçekleştirilmelidir.
2) Rütbe Terfi
Rütbe Terfi konusunda “Kıdem ve Liyakat”
esas teşkil etmektedir. Mevzuat değişimi dışında personelin “rütbe terfi” ile
ilgili olarak açmış olduğu davalarda Mahkemeler tarafından idarenin tesis
ettiği işlemler en çok “Kıdem ve Liyakat” yönünden iptal edilmektedir.
Genelde personelin liyakat hususunun
tespitinin, mahkeme kararlarının gerekçelerinden anlaşılacağı üzere; “objektif olmadığı düşünülen ve yeterli
somut bilgi belgeye dayanmayan değerlendirmeyle ortaya konulmasının hukuk
kuralları ve mevzuata aykırılık oluşturduğu” belirtilmektedir. Bu şekilde yapılan liyakat değerlendirmesiyle
kişilerin terfi ettirilmemesi işlemi de hukuka uygun olmadığından idare
aleyhine kararlar verilmektedir.
Bu
gerekçeler göz önüne alındığında liyakat değerlendirmesinin mümkün olduğunca
somut bilgi belgelere dayandırılması, kıdemi az olanların kıdemi fazla olanlara
göre öncelikli terfi ettirildiği durumlarda kullanılan takdir yetkisinin
hukuksal gerekçesinin sicil, disiplin cezası v.b. şekilde açık ve somut olarak
ortaya konulması, her disiplin cezasının ve sicil durumunun -zaman ve nitelik olarak- terfice engel olmayacağı hususunun
değerlendirmede dikkate alınması gerekmektedir.
Bu hususlara azami dikkat
edilerek kullanılacak takdir yetkisi kurum içersindeki personel tarafından
kabul görecek, dışarıdan da kurumumuza
bakışlar o derece olumlu olacaktır. Bu
aynı zamanda teşkilata duyulan güveni ve prestiji artıracaktır.
2.1. Terfi Sisteminde Değişim;
Terfi ile ilgili yapılanmanın
yeni bir sisteme kavuşturularak, hiyerarşik yapılanmadaki çarpıklığın,
tıkanmanın adilane bir şekilde giderilmesi için;
a- Liyakat değerlendirmesindeki
takdir
yetkisi azaltılarak standartlar getirilmeli, kriterler
oluşturularak matematiksel-sayısal ölçüm esas alınmalıdır.
b- Rütbe geçiş kademelerinde baraj uygulaması
gerçekleştirilebilir. Her rütbenin sayısal göstergeler ortaya konarak
belirlenen puanı (örnek: master, doktora, çeviri, makale, buluş, yabancı dil
gibi özel çaba gerektiren hususlar kriterler arasında olabilir) erişim
sağlayan geçen/tutturan personel terfi için aranan genel koşulları da yerine
getirmesi halinde bir üst rütbeye terfi ettirilmelidir.
Herkes aynı anda
terfi ettirilecek diye sistemi zorlamamak gerekir. Efor sarf eden personel öne
geçmiş olur. Diğer personelde geçerli puanı tutturana kadar o rütbe beklemek
zorunda kalır. Bu sistem rütbelerde o yıl ihtiyaç durumuna göre terfi
ettirmeyi de öngörerek hiyerarşi piramidini de dengede tutar.
(Bu uygulama, aynı zamanda hiçbir seçme/değerlendirme sisteminden
geçmeden otomatik olarak yükselmenin yaratmış olduğu nicel yapıyı nitel yapıya
dönüştürerek kaliteyi yükseltebilir.)
c- Emniyet Amirliği rütbesi sonrası Silahlı Kuvvetlerdeki ‘Kurmaylık Sistemi’ benzeri yapılanmaya
gidilerek, sınav sonrası kurmay adaylarının Harp Akademileri benzeri en az (1)
yıllık orta düzey yöneticilik eğitimine tabi tutulmaları sağlanmalıdır.
ç- Emniyet Müdürlüğü sınıflarında; süresini dolduran personelin bir üst rütbeye geçişlerinin kadrosuzluk
nedeniyle yapılamamasının kişinin hakkının ihlali olarak algılandığından yeni
kadro yapılanması, kadrosuzluk nedeniyle emeklilik durumu, ekonomik ve özlük
hakların iyileştirilmesi bir bütünlük ve sistem olarak, adilane bir şekilde olarak
ele alınmalıdır.
d- 1.Sınıf Emniyet Müdürlüğü rütbesiyle,
içersinde istihdam edilecek görevlerin/ makamların
sürelerinin belirlenmesi (İl
Müdürlükleri kendi aralarında 1.Bölge, 2. Bölge, 3. Bölge gibi
sınıflandırılabilir) hem atanan kişi için hem de kurum için güvence olacaktır. Tıpkı PMYO
Müdürlerinin 3 yıl, Polis Akademisi Başkanının 4 yıllık süresinin diğer
makamlar içinde belirlenmesi belirsizliği,
durağanlığı ortadan kaldıracaktır.
Emniyet Genel
Müdür Yardımcılığı görevine yapılacak atamalarda (İl Emniyet Müdürlüğü,
Daire Başkanlığı ve Polis Başmüfettişliği görevlerinde bulunma gibi)
belirli kriterler oluşturulmalıdır.
e- Müstakil yönetici konumunda ilk görev verilecek olanların seçme/değerlendirme sisteminden
geçirilmesi, bu makamlar için liyakate öncelik verilerek objektif kriter ve
standartların getirilmesi ve ardından bu görevlere atananlara yönelik ‘üst düzey yöneticilik eğitimi’ adı
altında bir kursun gerçekleştirilmesi öngörülebilinir (Milli Güvenlik Akademisi
gibi).
3) Eğitim
Günümüzde
mesleklerin profesyonellik yapısı ağır basarken profesyonelleşmenin gereği
olarak uzmanlık ve sorumluluk sahibi personeli yetiştirmek ve meslek içersinde
eğitmek amacıyla, üniversitelerin/akademisyenlerin yapacağı bilimsel araştırma
ve çalışmalar olmazsa olmazlardandır. Diğer yandan 2001 yılında Polis Akademisi
şemsiyesi altında birleştirilerek yükseköğrenim yapılanması kurumsal bir yapıya
kavuşturulurken yer ve sayı olarak dağınıklıktan kurtulanılamamıştır.
PMYO’larının belirli bölge ve merkezler dışında eğitim faaliyetleri nitelik
açıdan verimli olmamaktadır. Ankara’da meslek lisesi konumunda olan Polis
Koleji köklü bir geleneğe sahipken, farklı illerde Polis Koleji açılıp kapatılması
bu çerçevede değerlendirilebilinir.
Okul sayılarının azaltılarak metropol illerdeki
okulların kapasitelerinin teknik, donanım, yerleşim, eğitici/akademisyen ve
diğer -eğitim açısından gerekli- yönlerden geliştirilmesi daha yararlı
olacaktır. Okullardan mezun edilen daha nitelikli personel yanında eğitim
amacına ulaşmış, kalite çıtası yükseltilmiş olacaktır.
3.1. Eğitim Yapılanması;
a-Eğitimdeki yapılanma çerçevesinde hizmet
içi eğitimin önemsenerek gerçekleştirilmesi, eğitim sonuçlarının ölçülmesi
sağlanmalıdır.
b- Profesyonellik açısından
üniversitelerin önemi yadsınamaz. Polis Akademisi de polis mesleği ve güvenlik
açılarından yapacağı araştırma ve çalışmalarla bilimsel katkı sağlayarak kurumun/polisin
hizmet çıtasını yükseğe çıkarmalıdır.
c- Eğitim sürelerinin uzunluğu
yanında niteliğinin de öne çıkarılması öncelik olmalıdır. (4 yıllık
Polis Akademisi ya da 2 yıllık PMYO eğitimi uygulamasından öte teorik ağırlık
taşıdığından verilen bu eğitim hizmet aşamasında yetersiz kalmaktadır.)
ç- Okullarda gerçekleştirilen
uzmanlaşma/branşlaşma yapılanması uygulama da daha rasyonel sonuçlar
verecek, bir nevi profesyonelliği pekiştirecektir.
d- Bilgi çağının gerektirdiği
yenilikleri kazandırmak, halka daha iyi hizmet vermek, bilgi ve hizmet
kabiliyetini artırmak amacıyla, yeni teknik ve yöntemleri öğrenme ve zamanında
uygulanma çerçevesinde eğitim sürekli olmalıdır.
4) Denetim
Denetim mekanizmasında daha rasyonel
bir işlerliğin sağlanması için iç denetim yanında dış denetimin de
gerçekleştirilmesi yadsınamaz. Aslolan icra gücünü kullanan kurumların hizmet
sunduğu toplum tarafından denetlenmesidir. Yapılan hizmetin memnuniyet ya da
memnuniyetsizlik olarak geri bildiriminin sağlanması sonucu gerçek denetim için
gerekli zemin sağlanmış olacaktır.
Polis, hizmet
vermiş olduğu ilde, ilçede, bölgede -kendisine vicdanlarda verilen/verilecek
notu önemseyerek- eksikliklerini, aksaklıklarını düzeltme yoluna gidip kamuoyu
desteğini daha da artırmalıdır. Önemli
olan hatalardan ders çıkararak yeni hatalara meydan vermemektir.
Denetim
mekanizması açısından; daha verimli ve çağdaş soruşturma ilkelerine dayalı bir
yapıya kavuşturulması amacıyla yapılandırılmasında fayda görülmekte ise de;
Avrupa Birliği
Müktesebatı çerçevesinde yürütülen çalışmalar içinde yer alan “Bağımsız Kolluk
Şikayet Mekanizması”nın ve “İç Güvenlik Sektöründe Sivil Gözetim” projesiyle
içerisine girilen yapılandırma çalışmaları, mevcut sistemin haricinde hem
bürokrasiyi artıracak hem de mali külfet ve idari yapılanmada kargaşalık
yaratacak bağımsız yeni bir üst kurulun ve mekanizmalarının oluşturulması sisteme bir yarar sağlamayacaktır.
Bunun yerine
mevcut sistemin aksayan yönlerinin ortadan kaldırılarak, bağımsız organlarca
veya uzmanlarca yapılacak ölçme, değerlendirme çalışmalarında fayda vardır.
Böyle bir çalışma mevcut denetim/teftiş/soruşturma sistemimizde, içindeki
kişilerce görülemeyen aksaklıkların da tespit edilmesini sağlayacaktır.
Günümüz
dünyasında yönetim yapısına damgasını vuran yönetişim anlayışının Denetim
açısından geliştirilmesi kurum açısından şeffaflık oluşturacaktır.
4.1. Denetim Yapılanması;
a-Denetim yapılanması gözden geçirilerek
Teftiş Kurulunda görev yapan Polis Başmüfettişlerinin bilgi birikimi ve
deneyimlerinden azami ölçüde yararlanılmalıdır.
b-Denetimde en yakın amirden müfettişe kadar uzanan yapıda öğretici
ve eğitici olunarak, yanlış uygulamaların yerinde ve zamanında düzeltilmesi
esas alınmalıdır.
c-Profesyonel bakış açısı yaratılarak personelin kendini
denetlemesi yani otokontrol sağlanmalıdır.
ç-Denetim mekanizmasında daha rasyonel bir işlerliğin sağlanması
için, iç denetim yanında dış denetimin de gerçekleştirilmesi öngörülebilinir.
Bu anlayış, aynı zamanda -günümüzde yönetim alanında ortaya çıkan yeni
anlayışı- yönetişimi çağrıştırarak kamu otoritesini temsil eden polisin hizmet
vermiş olduğu toplum tarafından yani sivil toplum örgütlerince
gözetlenmesi/gözlemlenmesidir.
SONUÇ
Emniyet Teşkilatına ilişkin personel
rejiminde gelinen nokta ile atama, terfi, eğitim ve denetim başlıkları altında sorunlar
ve çözüme yönelik öneriler tespit edilerek; böylelikle, Teşkilatın yakalamış
olduğu çizgiyi, gelmiş olduğu noktayı, kazanımlarını kaybetmek yerine daha da
ileriye taşıyarak, kurumsal statüsünü de Müsteşarlık düzeyinde bir yapıya
ulaştırmasının gerekliliği ortaya konulmuştur. Cumhuriyetin kuruluşunda
personel sayısı 1000’lerle[1] ifade edilen Emniyet Genel
Müdürlüğü, bugün bir yandan başka ulusların polislerine eğitim verirken, diğer
yandan 300.000’lere ulaşan sayısıyla görev alanı olarak ulusal sınırları aşmış
bir hizmet çerçevesine sahiptir.
Personel
rejiminin geliştirilmesi çalışılmalarının atama ve terfi ile sınırlı kalmış
olmakla birlikte bu kadar çok değişikliğe gidilmesinin temelinde günümüz
dünyasında insan/birey odaklı düşüncenin öne çıkması yatmaktadır. Ancak bu
konuda yapılan çalışmaların kısa vadeli/miyop uygulamalarla sadece
memnuniyetsizlik doğurmuş, sonuçlar idareye güveni sarsmış ve beklentiyi
artırmıştır. Bu nedenledir ki genel yapı içersinde birçok alanda polisin
görevini tanımlayacak, davranışlarına yol gösterecek, uygulama standardı
getirecek, özlük hakları, çalışma saatleri ve koşulları gibi genel
hususlar/sorunlar sürekliliğini korurken; statik düşünceyle kapalı yönetim
anlayışı içinde gerçekleştirilen değişim ve yapılanmalar, geneli ve sistemin
yükünü rahatlatamamış, kısır döngüde kalmıştır.
Kurum ve kurumsallaşma açısından baktığımızda insan odaklı ve etkin
insan kaynakları yönetimi objektifinden yeniden yapılanma ayrı bir önem
kazanmıştır. Görev tanımlamaları yapıl(a)maması, bilimsel çalışmaların hizmete
kazandırıl(a)maması, makamlardaki görev sürelerin belirsizliği, Emniyet Genel
Müdürlüğü makamını “Sınıf Üstü Emniyet Müdürü” rütbesiyle eşdeğer tutan
hiyerarşik yapılanma olmasına rağmen, kurumun başına kurum dışından vali
unvanlı genel müdür atandığı ya da vali unvanı verilerek bu göreve getirilmesi
uygulaması[2] Emniyet
Teşkilatının hak ettiği çözüme kavuşamamasının önündeki engeller olarak
durmaktadır. Hiyerarşi piramidinin dörtgene döndüğü, dikey örgütlenme yerine
günümüz yönetim anlayışında geçerliliğini aza indiren yatay örgütlenmenin öne
çıktığını ve ana yapıyı oluşturduğunu görüyoruz. İşe ya da kadroya göre personel
yerine, personele göre iş/kadro düzenlemesi dinamizm yerine statik bir sonuç
doğurmaktadır.
Emniyet Teşkilatı
gelişim evresinin özellikle son 25 yılında uzman ve donanımlı kadrolarıyla epey
yol almasına karşın gelinen nokta yetersizdir. Görev, yetki, sorumluluk ve
faaliyetlerinin açık ve net bir şekilde belirlenerek/tanımlanarak, ihtiyaç
duyduğu ve duyacağı düzenlemeler geçmişte yaşanan haksızlıkları, kural dışı
uygulamaları tekrarlamamak, hak ve adalet olgusunu göz ardı etmemek kaydıyla
bir bütünlük oluşturacak şekilde ‘Tek Metin’ halinde ortaya konularak
uygulamalara esas bir düzenlemeye dönüştürülmelidir. Böylece, ‘Yeniden
Yapılanmasını’ profesyonellik ve kurumsallaşma ile pekiştirerek yakalamış
olacağı kısmi özerklik, siyasal ve benzeri diğer etkilere açık hale gelmekten
korunmuş olacaktır.[3] Atama ve
terfilerde seçme/değerlendirme sistemi ile liyakate öncelik verilerek objektif
kriter ve standartların getirilmesi olmazsa olmazlardandır.
Makamlar ve mevkiler kalıcı, hizmet ettiği kuruma değer katmaya çalışan
kişiler ise gelip geçicidir. Kurumları ayakta tutacak olanda, sorun olarak
tespit edilen hususların giderilmesi/çözümlenmesi yolunda, kendi
birikimlerinden, benzer kurumların deneyimlerinden, bilimsel araştırma ve
çalışmalardan ve kurum personelinin kendi potansiyeli kapsamında yapabileceği
katkılarla elde edilen/edilecek kazanımlardır.
Sonuç olarak
Emniyet Teşkilatı sorunlarını aşıp çözüme kavuşturacak, kendisi için gerekli
olanı, değişimi, gelişimi yakalayabilecek birikime, potansiyele ve dinamiklere
sahiptir. Önemli olan ise sorunu gören, kabul eden iradenin ortaya konulması ve
iç müşteri olan personelin talep ve ihtiyaçlarına duyarlı, katılımcı
kurgulanmış çözümlerin ve politikaların uygulamaya konulmasının gerekliliğidir.
(312)
499 70 0
[1] DEMİRBAŞ Cevdet, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Polis Teşkilatı”, E
G M / Polis Dergisi, Sayı: 43,
(Ekim-Kasım-Aralık 1996), Makale sonuna
eklenen (1923-2005 yılları arası) ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşundan
Günümüze Kadar Polis İstatistiği’ tablosuna göz attığımızda 1923 yılı
itibariyle Polis sayısı 4413 iken, 1950 yılında 10.311, 1980 yılında 50.066,
1992 yılında 96.949, 2000 yılında 156.699, 2005 yılında 171.451’e ulaşmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğünün
gelmiş olduğu nokta kuruluş yıllarındaki tüm personel sayısı kadar bugün sadece
Müdür rütbesinde personel mevcuttur.
[2] 1923 yılından günümüze kadar atanan 42 Emniyet Genel
Müdüründen istisna olarak 3 kişi (Ünal ERKAN-1991, Mehmet AĞAR-1993, Turan
GENÇ-1999) meslek içersinden gelip vali unvanı alarak Emniyet
Genel Müdürlüğü yapmışlardır.
[3] Son
bir yıl içersinde (2013-2014) Türkiye genelinde ve Emniyet Teşkilatı özelinde
yaşanan gelişmeler kurumsal açıdan telafi edilemeyecek tahribatlara yol açmakla
birlikte yeniden yapılanma adına yapılacak tasfiyeler de kurumsal yapıya büyük
zarar verecek, kurumun saygınlığını düşürecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.