28. DÖNEM KOLEJLİLERİN
30. YIL MEZUNİYET
BULUŞMASI (1978-2008)
‘1978
yılında kolejden mezuniyetimizin 20. yılı anısına 1998 yılının Haziran ayında,
Ankara da buluşup devre olarak ilk etkinliğimizi gerçekleştirdik. 2003 yılında
25. yıl anısına arkadaşlarla bir araya gelme çabamız düşünce aşamasında kalırken, 2005 yılında ise Ankara da görev yapan
arkadaşlarla çay sohbetinden öteye geçmez.. 2008 yılında 30. yılı geride
bırakırken devre buluşması için bir yerden başlamak lazım diyerek öncelikle
internet ortamında grup sitesi / iletişim portalı oluşturarak yola koyulduk. İçimizdeki
o ruh: “kolejlilik”, iç dünyamızı tetikleyerek bu buluşmaya öncülük eder. Ve bu
buluşma yeni bir dönüm noktası olarak bundan sonraki buluşmalarımızda zamanın
bizlere bu kadar cömert davranmayacağını hatırlatır.’
Henüz 14-15
yaşlarımızda ana kucağından, baba ocağından ayrılarak çoğumuz için gurbet
sayılan Ankara’ya yepyeni bir yuvaya geldik. O yuva bizi başkentin puslu, soğuk
günlerinde bağrına bastı, kucakladı. Hem akıl, hem fiziksel hem de duygusal
olarak sere serpe geliştirdi.
Ergenliğe
geçişin ne olduğunu anlayamadığımız gibi delikanlılığa geçişi de pek
anlayamadık. Bir yerde duyguların bastırılması bizi ergenlikten olgunluğa
taşımıştı. Yaşıtlarımızdan daha sorumlu, daha ciddi, daha farklı bir hal
almıştık.
İlk
günlerdeki kaynaşma hemşehrilik yakınlaşması olarak ortaya çıksa da aynı koğuş
ve sınıflardaki birliktelik şeklinde bir bütünsellik yaşanacaktı. Bir üst
sınıf, bir üst sınıf derken son sınıfa doğru dünya görüşü denilen yaşam
felsefesinin ortaya çıkmasıyla arkadaşlıklar farklılaştı. Siyasi farklılıkların,
(Devrimci/demokrat/solcu,
Ülkücü/milliyetçi/sağcı, Akıncı/İslamcı/muhafazakâr gibi ideolojilerin)
Türkiye’yi kasıp kavurduğu yıllarda 78 kuşağı olarak bizlere de yansımaları
oldu. Ancak bu yuvanın bize kazandırdığı kolejlilik ruhu farklı siyasi
görüşlerin bir arada yaşamasına, arkadaşlıklarına tutkal olmuştu. İşte o ruh
bizi bugünlere taşıyan Atatürk çizgisinden başka bir şey olmayan bu ülkenin
kuruluş felsefesini oluşturan cumhuriyet ilkeleri ve devrimleri ortak paydamız
olacaktı.
Okuduk! ‘Doğayı,
Evreni, Emeği ve Yaradan’ı anlamaya çalıştık. Dünyayı, çevremizi, ülkemizi,
halkımızı ve de kendimizi tanımaya çalıştık.
Adrenalin
denilen salgının en yoğununu yaşadık. Spor salonunda, futbol sahasında, okul
bahçesinde ve de kombinenin tepesinde.
Şakalar
yaptık en ağırından, en eşekcesinden. Lakaplar taktık. Küfürler saydık, düellolar
yaptık. Tartıştık, kavga ettik, küstük ve barıştık. Yen kırılır kın içersinde
kalırdı. İspiyon kelimesi en nefret uyandıran şeylerdendi.
İnşaatta,
zulada sigara-alkol kaçamaklarında bazen yakalandık, bazen de paçayı sıyırdık.
Hafta sonları
Ankara’yı keşfe çıktık. Anıtkabir, Ankara kalesi, tarihi yerler, müzeler,
parklar (AOÇ, Gençlik, Kurtuluş, Botanik) uğrak yerlerimizdi. Sinema, tiyatro,
sergi ve kitapçılar gibi sanatsal etkinliklerden Kültürel açıdan nasibimizi
aldık. Kalan zamanlarda da bilardo, okey ve kağıt oyunlarıyla kahve kültürümüzü
geliştirdik.
Günlük
notlar, şiirler, mektuplar, pul koleksiyonları, arkadaşlıklar paylaşılan daha
neler neler.. O günlerde yurtdışından kız arkadaşlarımız bile oldu. Onlarla
yazışarak uzun bir süre mektup arkadaşlığı yaptık.
Sabah sporu,
etütler, geç gelen yemek sıraları ve gece yatakhane/koğuş sohbetleri. Bir yatağın
etrafına bütün koğuş toplanır, onlarla, birbirimizin davranışlarını hicvederek
güler, kahkahalar atardık.
En ağır
gelenide gece nöbeti ve hafta sonları erken uyandırılmamızdı. Uykuya hiç mi hiç
doyamazdık.
Gurbete bir
çanta ile gelmiştik. Sonrasında bavulla tanıştık. Bize neler verilmedi ki!
Çorabından gömleğine, dahili elbisesinden haricisine, diş macunundan sabununa,
havlusundan bornozuna, kaleminden defterine tüm ihtiyaçlarımız devlet
tarafından verildi. Bu arada harçlıkları da unutmamak lazım..
1975 yılında
başlayıp sanki çok yıl geçmişçesine 3 yıla çok şey sığdırdık. Yuvadan
ayrılanlar olsa da, fireler versek de büyük çoğunluk yola devam diyerek ayni
kaderi paylaştık.
Yatılı
okullar, Anadolu’nun ücra köşelerinde yaşayan alt-orta gelir düzeyindeki
vatandaşlarının çocuklarını devletin kucak açarak, fırsat yaratarak
sahiplenmesidir. Devlet, bu okullar aracılığı ile Genç yaşta insanlarını hayata
hazırlayıp, meslek sahibi yaparak, geleceğini -kendisinin ve ailesinin-
güvenceye alır. Ekonomik özgürlüğünü sağlamakla kariyer sahibi olmasına da
fırsat tanır. Basamaklar bir bir çıkıldıkça bürokrasiye doğru tırmanarak
yönetim kademelerinde yer alınacak; bu yuvadan yetişen çocuklar Emniyet Müdürü,
Vali, Genel Müdür; Profesör, Sayıştay Denetçisi, Avukat, Savcı, Hakim, Yargıtay
Üyesi; Danışma Meclisi Üyesi, Milletvekili, Senatör ve Bakan olmuştur. Atatürk’ün
emriyle onu kaybettiğimiz 1938 yılında kurulan bu yuvanın 70. kuruluş
yıldönümünde 58. dönem mezun olurken; bizlerde 28. dönem kolejliler olarak,
1978 yılının ardından tam tamına 30 yılı geride bıraktık.
Bu anlamlı
tarihi kutlamak için 2008 yılında 30. mezuniyet günlerimiz anısına buluşmayı
düşündük. Mezuniyet tarihi olan Haziran ayında mazeretler (öğrenci
sınavları, görev ve tatil gibi)
çoğalınca bütünselliği kucaklamak amacıyla 11 Ekim 2008 tarihinde bir araya
gelmeye karar verdik. 20 yıl sonra 1998 yılında bir araya gelebildiğimiz
Ankara’da 2008 yılında 10 yıl sonra yeniden bu kez 30. yılı geride
bırakacaktık.
20. yıl
buluşmasını gerçekleştiren arkadaşlarımızdan Şerafettin Sağlam, Ömer Gurulkan
ve diğer görüştüğümüz arkadaşlardan cesaret alarak Ayhan Çankaya ile kolları
sıvadık.
Listeler,
telefonlar, mailler, görüşmeler, eski fotoğraf ve albümler derken poliskoleji78@googlegroups.com
isimli grup sitesini oluşturup mezuniyet tarihine rastlayan 12 Haziran 2008
tarihinde aktif hale getirdik. Üye sayısı olarak da 50’lerden 65’lere ulaştık.
Günümüzden 33
yıl önce, 1975 yılında 110 kişiyle yola çıktığımız arkadaşlardan Uğur Salim
Karaman 28. dönem birincisi olarak kolej tarihine geçerken mezuniyet öncesi 5
fire vererek devre olarak 105’e düştük.
[Kolejden 87
kişi (1978), 18 Kişi (1979) yılında mezun olmuştur.]
Ardından 6
arkadaşımız başka okul/meslek tercihiyle kolej diplomasını alarak bizlere veda
ederken, 2 arkadaşımız da değişik nedenlerle yuvadan ayrılmıştır.
Polis
Enstitüsü/Akademisi dönem birinciliğini 2004 yılında kaybettiğimiz rahmetli Zeki
Küçük göğüslerken Necip Berber dönem ikincisi, U. Salim Karaman da dönem üçüncüsü
olmuştur.
[Polis
Enstitüsü/Akademisi’nden 71 Kişi (1982),
13 kişi (1983), 10 Kişi (1984), 3 kişi (1985) yıllarında olmak üzere 97
kişi mezun olmuştur.]
Geriye kalan
arkadaşlarımızla yurdun dört bir yanında farklı sorun ve sıkıntılarla boğuşarak
bugünlere gelirken 6 arkadaşımız daha değişik nedenlerle yollarını ayırdı.
15
Arkadaşımız emekliye (Hasan Argaç, A.Haluk Tarhan, Alaettin Cangöz, Ahmet Erez,
Arif Bekiroğlu, Hakan Pıtırak, Gündüz Memişoğlu, Rüştü Yetkinbal, Salim
Kaydırak, Lütfü Denizli, Mustafa Ata, Alaattin Başsan, Mehmet Satıcıoğlu,
Levent Çalışkan, Mümtaz Tüntaş) ayrılırken, içimizde torun sahibi olan, aile
büyükleri yanında eş ve çocuklarını kaybeden arkadaşlarımız olmuştur.
Yakup Aslan (1990), Nurettin Özbaş (1994)
ve Zeki Küçük (2004 )…
3
arkadaşımızı Trafik terörüne kurban verdik. En acısı da bu arkadaşlarımızın
genç yaşta aramızdan ayrılmaları oldu. Onları huzurlarınızda yad ederken,
rahmet ve saygıyla anıyor, ailelerine/çocuklarına sabırlar diliyorum.
28. dönem adına iki arkadaşımız (Arif Öksüz, Sadettin
Bora) mastır farkıyla 2004 yılında 1. sınıf Emniyet müdürlüğünü göğüslerken,
devre olarak büyük çoğunluk 2005 yılında 1. sınıf olduk. 2004 yılında 1. sınıfa terfi sonrası
Trabzon PMYO müdürlüğüne atanan Arif Öksüz arkadaşımız 2005 yılının ilk
aylarında Batman il müdürlüğüne atanarak devremizin ilk asaleten İl Emniyet Müdürü
olmuştur.
(Tabi
burada kendime de bir paye çıkarayım. Asaleten olmasa da 2. sınıf rütbesiyle
Erzurum Emniyet Müdürlüğü görevini 2003 yılı içersinde 6 aya yakın Vekaleten
yürüterek 28. dönem adına ilklere imza atmıştım.)
Sonrasında 10
arkadaşımız (İbrahim Demirci, Halil Yılmaz, T. Erdal Ceren, Mehmet Özkan, Ahmet
Türker, Ş. Rafet Mert, Sabri Durmuşlar, Sezai Boran, Ömer Gurulkan, Behzat
Cambazoğlu) daha bu kulvara dahil olarak İl Emniyet Müdürü oldular.
3 arkadaşımız
Daire Başkanı (Adnan Mutlu, Mustafa Çankal, Feridun Taşçı) olurken, 4
arkadaşımızda PMYO-POMEM (Necip Berber, Sezai Kıdıkoğlu, Ahmet Uzunçakmak,
Sezai Konuklar) Müdürlüklerine atandılar.
Diğer
arkadaşlarımızın çok azı Merkez Emniyet Müdürü, büyük bir bölümü ise Polis
Başmüfettişi unvanı ile değişik bölgelerde görev yapmaktadırlar. 7 arkadaşımız
ise 2. sınıf kulvarından bizlere katılma çabasında..
Büyük Önder
Atatürk’ün “Vatan sevgisi ona hizmetle ölçülür” sözünün gereğini yerine
getirerek Vatanımıza-Milletimize-Teşkilatımıza yararlı hizmetler
üretebildiysek, ne mutlu bizlere…
Bu duygu ve düşüncelerle,
30. yılda
beraber olmak isteyen, bu buluşmayı özleyen, soğuklukları, kırgınlıkları,
küskünlükleri de geride bırakarak kaldığımız yerden “hayat devam ediyor”
diyerek bir araya gelmemiz gerektiği inancıyla;
28. Dönem
Kolejliler olarak, anılarımız yanında, birikimlerimizi, bundan sonraki
birlikteliklerimizi de paylaşmak amacıyla 11 Ekim 2008 Cumartesi günü,
mezuniyetimizin 30. yılında büyük buluşmayı gerçekleştirdik.
11 Ekim 2008 Cumartesi günü saat 10.00 da
polisevinde buluşularak, Saat 11.00’de Anıtkabir’e çelenk sunulmasının ardından
özel defterin yazılması ve müzenin gezilmesinden sonra Polis Akademisi-Anıttepe
Kampusuna gidildi. 30. yıl anı şapkalarının dağıtılmasının ardından spor
salonunun yanındaki çam ağacı ve Polis Akademisi önünde toplu fotoğraf çekilimi
sonrası öğle yemeği TADOC misafirhanesinde yenilerek kampus içersindeki
bölümler, eski kolej sınıfları gezildi.
Hazırlanan program çerçevesinde; Saygı
duruşu, İstiklal marşı, Tanıtım CD’si, konuşmalar, 28. Dönem slayt
gösterisi, görüş ve değerlendirmeler,
30. yıl buluşması nedeniyle hazırlanan DVD, katılım sertifikası, toplu resim ve
belgeler dağıtılması şeklinde -50 arkadaşın katıldığı mazeret nedeniyle
katılamayan arkadaşlarımızın da bir bölümünün tele-konferansla katıldığı- etkinlik gerçekleştirildi. Akşam Gürkent
Oteli-Aspendos salonunda ailelerle birlikte -85 kişinin katılmış olduğu- yemek
sonrası yeni bir buluşma temennisiyle vedalaşıp ayrınıldı.
Sonrasında 2001 yılında talihsiz bir trafik
kazası sonrası yatağa bağımlılığın ardından tekerlekli sandalye, koltuk
değnekleri, yeniden tekerlekli sandalye sarmalında bitmez tükenmez bir mücadele
veren Ahmet EREZ’i Ankara’da evinde
ziyaret ettik. Hazırlamış olduğumuz dokümanlardan verdik, moral olmaya çalıştık.
Geçtiğimiz günlerde tedavi amacıyla Almanya’ya giden, Ahmet arkadaşımızınki bir
umuda yolculuk. O, mücadelesini sürdürürken bizlerin de devre arkadaşları
olarak onu yalnız bırakmayacağımızı, her daim yanında olduğumuzu/olacağımızı vurgulamak
istedik. Bahtı ve yolu açık olsun.
Ardından Zeki KÜÇÜK’ün Merzifon’da yaşayan anne-babasına Merzifon POMEM
müdürü Sezai Kıdıkoğlu aracılığıyla ziyaret gerçekleştirildi. Babası ile
telefonla görüştük. Tabi bu arada Antalya’da yaşayan eşi, oğullarını da unutmadık.
Nurettin
ÖZBAŞ’ın Ankara kadrosunda Komiser
rütbesindeki oğlu ve kızıyla Ankara emniyetinde bir araya gelip Eşi ile
telefonla görüştük.
Son olarak da Yakup ARSLAN’ın İstanbul’da yaşayan babası ve Çanakkale
Üniversitesinde okuyan oğluna telefonla ulaştık. Ahmet arkadaşımız dışında üç
aileye de hazırlamış olduğumuz dokümanlardan
ulaştırdık.
Sonuç olarak,
Yıllar sonra
olsa da gecikmiş bir vefa duygusunu yüzyüze/telefonla görüştüğümüzde duygu
yoğunluğu yaşayarak, oğullarının, eşlerinin, babalarının arkadaşlarının
kendilerini aramalarını, unutmamalarının sevincini, ruh halini anlatamam.
Geride
kalanların yalnız olmadıklarını, rahmetli arkadaşlarımızın bizlere emaneti
olarak daima yanlarında olacağımızı, çocukları, eşleri ve babalarının hatıralarını
birlikte yaşatacağımızı, bir nebzede
olsa kendilerine hissettirmeye çalıştık.
Bundan
sonraki süreçte sorunlarımızda birbirimizin yanında olabilmek, dayanışma
içersinde olabilmek, acıları/hüzünleri, sevinçleri/güzellikleri paylaşabilmek
umuduyla birlikteliğimizin devam edeceği inancıyla;
Yaşamımızdaki güzel anılar, resimlerle ebedi
olsun, sağlık ve mutluluklar hiç eksilmesin. Yeniden bir araya gelebilmek
umuduyla,
Her şey, hepimizin gönlünce
olsun.
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.