4.10.19

30. YIL (1978-2008)


28. DÖNEM KOLEJLİLERİN 
30. YIL MEZUNİYET BULUŞMASI (1978-2008)

‘1978 yılında kolejden mezuniyetimizin 20. yılı anısına 1998 yılının Haziran ayında, Ankara da buluşup devre olarak ilk etkinliğimizi gerçekleştirdik. 2003 yılında 25. yıl anısına arkadaşlarla bir araya gelme çabamız düşünce aşamasında kalırken,  2005 yılında ise Ankara da görev yapan arkadaşlarla  çay sohbetinden  öteye geçmez.. 2008 yılında 30. yılı geride bırakırken devre buluşması için bir yerden başlamak lazım diyerek öncelikle internet ortamında grup sitesi / iletişim portalı oluşturarak yola koyulduk. İçimizdeki o ruh: “kolejlilik”, iç dünyamızı tetikleyerek bu buluşmaya öncülük eder. Ve bu buluşma yeni bir dönüm noktası olarak bundan sonraki buluşmalarımızda zamanın bizlere bu kadar cömert davranmayacağını hatırlatır.’

Henüz 14-15 yaşlarımızda ana kucağından, baba ocağından ayrılarak çoğumuz için gurbet sayılan Ankara’ya yepyeni bir yuvaya geldik. O yuva bizi başkentin puslu, soğuk günlerinde bağrına bastı, kucakladı. Hem akıl, hem fiziksel hem de duygusal olarak sere serpe geliştirdi.
Ergenliğe geçişin ne olduğunu anlayamadığımız gibi delikanlılığa geçişi de pek anlayamadık. Bir yerde duyguların bastırılması bizi ergenlikten olgunluğa taşımıştı. Yaşıtlarımızdan daha sorumlu, daha ciddi, daha farklı bir hal almıştık.
İlk günlerdeki kaynaşma hemşehrilik yakınlaşması olarak ortaya çıksa da aynı koğuş ve sınıflardaki birliktelik şeklinde bir bütünsellik yaşanacaktı. Bir üst sınıf, bir üst sınıf derken son sınıfa doğru dünya görüşü denilen yaşam felsefesinin ortaya çıkmasıyla arkadaşlıklar farklılaştı. Siyasi farklılıkların,  (Devrimci/demokrat/solcu, Ülkücü/milliyetçi/sağcı, Akıncı/İslamcı/muhafazakâr gibi ideolojilerin) Türkiye’yi kasıp kavurduğu yıllarda 78 kuşağı olarak bizlere de yansımaları oldu. Ancak bu yuvanın bize kazandırdığı kolejlilik ruhu farklı siyasi görüşlerin bir arada yaşamasına, arkadaşlıklarına tutkal olmuştu. İşte o ruh bizi bugünlere taşıyan Atatürk çizgisinden başka bir şey olmayan bu ülkenin kuruluş felsefesini oluşturan cumhuriyet ilkeleri ve devrimleri ortak paydamız olacaktı.
Okuduk! ‘Doğayı, Evreni, Emeği ve Yaradan’ı anlamaya çalıştık. Dünyayı, çevremizi, ülkemizi, halkımızı ve de kendimizi tanımaya çalıştık.
Adrenalin denilen salgının en yoğununu yaşadık. Spor salonunda, futbol sahasında, okul bahçesinde ve de kombinenin tepesinde.
Şakalar yaptık en ağırından, en eşekcesinden. Lakaplar taktık. Küfürler saydık, düellolar yaptık. Tartıştık, kavga ettik, küstük ve barıştık. Yen kırılır kın içersinde kalırdı. İspiyon kelimesi en nefret uyandıran şeylerdendi.
İnşaatta, zulada sigara-alkol kaçamaklarında bazen yakalandık, bazen de paçayı sıyırdık.
Hafta sonları Ankara’yı keşfe çıktık. Anıtkabir, Ankara kalesi, tarihi yerler, müzeler, parklar (AOÇ, Gençlik, Kurtuluş, Botanik) uğrak yerlerimizdi. Sinema, tiyatro, sergi ve kitapçılar gibi sanatsal etkinliklerden Kültürel açıdan nasibimizi aldık. Kalan zamanlarda da bilardo, okey ve kağıt oyunlarıyla kahve kültürümüzü geliştirdik.
Günlük notlar, şiirler, mektuplar, pul koleksiyonları, arkadaşlıklar paylaşılan daha neler neler.. O günlerde yurtdışından kız arkadaşlarımız bile oldu. Onlarla yazışarak uzun bir süre mektup arkadaşlığı yaptık.
Sabah sporu, etütler, geç gelen yemek sıraları ve gece yatakhane/koğuş sohbetleri. Bir yatağın etrafına bütün koğuş toplanır, onlarla, birbirimizin davranışlarını hicvederek güler, kahkahalar atardık.
En ağır gelenide gece nöbeti ve hafta sonları erken uyandırılmamızdı. Uykuya hiç mi hiç doyamazdık.
Gurbete bir çanta ile gelmiştik. Sonrasında bavulla tanıştık. Bize neler verilmedi ki! Çorabından gömleğine, dahili elbisesinden haricisine, diş macunundan sabununa, havlusundan bornozuna, kaleminden defterine tüm ihtiyaçlarımız devlet tarafından verildi. Bu arada harçlıkları da unutmamak lazım..
1975 yılında başlayıp sanki çok yıl geçmişçesine 3 yıla çok şey sığdırdık. Yuvadan ayrılanlar olsa da, fireler versek de büyük çoğunluk yola devam diyerek ayni kaderi paylaştık.

Yatılı okullar, Anadolu’nun ücra köşelerinde yaşayan alt-orta gelir düzeyindeki vatandaşlarının çocuklarını devletin kucak açarak, fırsat yaratarak sahiplenmesidir. Devlet, bu okullar aracılığı ile Genç yaşta insanlarını hayata hazırlayıp, meslek sahibi yaparak, geleceğini -kendisinin ve ailesinin- güvenceye alır. Ekonomik özgürlüğünü sağlamakla kariyer sahibi olmasına da fırsat tanır. Basamaklar bir bir çıkıldıkça bürokrasiye doğru tırmanarak yönetim kademelerinde yer alınacak; bu yuvadan yetişen çocuklar Emniyet Müdürü, Vali, Genel Müdür; Profesör, Sayıştay Denetçisi, Avukat, Savcı, Hakim, Yargıtay Üyesi; Danışma Meclisi Üyesi, Milletvekili, Senatör ve Bakan olmuştur. Atatürk’ün emriyle onu kaybettiğimiz 1938 yılında kurulan bu yuvanın 70. kuruluş yıldönümünde 58. dönem mezun olurken; bizlerde 28. dönem kolejliler olarak, 1978 yılının ardından tam tamına 30 yılı geride bıraktık.
Bu anlamlı tarihi kutlamak için 2008 yılında 30. mezuniyet günlerimiz anısına buluşmayı düşündük. Mezuniyet tarihi olan Haziran ayında mazeretler (öğrenci sınavları,  görev ve tatil gibi) çoğalınca bütünselliği kucaklamak amacıyla 11 Ekim 2008 tarihinde bir araya gelmeye karar verdik. 20 yıl sonra 1998 yılında bir araya gelebildiğimiz Ankara’da 2008 yılında 10 yıl sonra yeniden bu kez 30. yılı geride bırakacaktık.
20. yıl buluşmasını gerçekleştiren arkadaşlarımızdan Şerafettin Sağlam, Ömer Gurulkan ve diğer görüştüğümüz arkadaşlardan cesaret alarak Ayhan Çankaya ile kolları sıvadık.
Listeler, telefonlar, mailler, görüşmeler, eski fotoğraf ve albümler derken poliskoleji78@googlegroups.com isimli grup sitesini oluşturup mezuniyet tarihine rastlayan 12 Haziran 2008 tarihinde aktif hale getirdik. Üye sayısı olarak da 50’lerden 65’lere ulaştık.

Günümüzden 33 yıl önce, 1975 yılında 110 kişiyle yola çıktığımız arkadaşlardan Uğur Salim Karaman 28. dönem birincisi olarak kolej tarihine geçerken mezuniyet öncesi 5 fire vererek devre olarak 105’e düştük.
[Kolejden 87 kişi (1978), 18 Kişi (1979) yılında mezun olmuştur.]
Ardından 6 arkadaşımız başka okul/meslek tercihiyle kolej diplomasını alarak bizlere veda ederken, 2 arkadaşımız da değişik nedenlerle yuvadan ayrılmıştır.
Polis Enstitüsü/Akademisi dönem birinciliğini 2004 yılında kaybettiğimiz rahmetli Zeki Küçük göğüslerken Necip Berber dönem ikincisi, U. Salim Karaman da dönem üçüncüsü olmuştur.
[Polis Enstitüsü/Akademisi’nden 71 Kişi (1982),  13 kişi (1983), 10 Kişi (1984), 3 kişi (1985) yıllarında olmak üzere 97 kişi mezun olmuştur.]
Geriye kalan arkadaşlarımızla yurdun dört bir yanında farklı sorun ve sıkıntılarla boğuşarak bugünlere gelirken 6 arkadaşımız daha değişik nedenlerle yollarını ayırdı.
15 Arkadaşımız emekliye (Hasan Argaç, A.Haluk Tarhan, Alaettin Cangöz, Ahmet Erez, Arif Bekiroğlu, Hakan Pıtırak, Gündüz Memişoğlu, Rüştü Yetkinbal, Salim Kaydırak, Lütfü Denizli, Mustafa Ata, Alaattin Başsan, Mehmet Satıcıoğlu, Levent Çalışkan, Mümtaz Tüntaş) ayrılırken, içimizde torun sahibi olan, aile büyükleri yanında eş ve çocuklarını kaybeden arkadaşlarımız olmuştur.
Yakup Aslan (1990), Nurettin Özbaş (1994) ve Zeki Küçük (2004 )…
3 arkadaşımızı Trafik terörüne kurban verdik. En acısı da bu arkadaşlarımızın genç yaşta aramızdan ayrılmaları oldu. Onları huzurlarınızda yad ederken, rahmet ve saygıyla anıyor, ailelerine/çocuklarına sabırlar diliyorum.
28. dönem adına iki arkadaşımız (Arif Öksüz, Sadettin Bora) mastır farkıyla 2004 yılında 1. sınıf Emniyet müdürlüğünü göğüslerken, devre olarak büyük çoğunluk 2005 yılında 1. sınıf olduk. 2004 yılında 1. sınıfa terfi sonrası Trabzon PMYO müdürlüğüne atanan Arif Öksüz arkadaşımız 2005 yılının ilk aylarında Batman il müdürlüğüne atanarak devremizin ilk asaleten İl Emniyet Müdürü olmuştur.
(Tabi burada kendime de bir paye çıkarayım. Asaleten olmasa da 2. sınıf rütbesiyle Erzurum Emniyet Müdürlüğü görevini 2003 yılı içersinde 6 aya yakın Vekaleten yürüterek 28. dönem adına ilklere imza atmıştım.)
Sonrasında 10 arkadaşımız (İbrahim Demirci, Halil Yılmaz, T. Erdal Ceren, Mehmet Özkan, Ahmet Türker, Ş. Rafet Mert, Sabri Durmuşlar, Sezai Boran, Ömer Gurulkan, Behzat Cambazoğlu) daha bu kulvara dahil olarak İl Emniyet Müdürü oldular.
3 arkadaşımız Daire Başkanı (Adnan Mutlu, Mustafa Çankal, Feridun Taşçı) olurken, 4 arkadaşımızda PMYO-POMEM (Necip Berber, Sezai Kıdıkoğlu, Ahmet Uzunçakmak, Sezai Konuklar) Müdürlüklerine atandılar.
Diğer arkadaşlarımızın çok azı Merkez Emniyet Müdürü, büyük bir bölümü ise Polis Başmüfettişi unvanı ile değişik bölgelerde görev yapmaktadırlar. 7 arkadaşımız ise 2. sınıf kulvarından bizlere katılma çabasında..
Büyük Önder Atatürk’ün “Vatan sevgisi ona hizmetle ölçülür” sözünün gereğini yerine getirerek Vatanımıza-Milletimize-Teşkilatımıza yararlı hizmetler üretebildiysek, ne mutlu bizlere…

Bu duygu ve düşüncelerle,
30. yılda beraber olmak isteyen, bu buluşmayı özleyen, soğuklukları, kırgınlıkları, küskünlükleri de geride bırakarak kaldığımız yerden “hayat devam ediyor” diyerek bir araya gelmemiz gerektiği inancıyla;
28. Dönem Kolejliler olarak, anılarımız yanında, birikimlerimizi, bundan sonraki birlikteliklerimizi de paylaşmak amacıyla 11 Ekim 2008 Cumartesi günü, mezuniyetimizin 30. yılında büyük buluşmayı gerçekleştirdik.

11 Ekim 2008 Cumartesi günü saat 10.00 da polisevinde buluşularak, Saat 11.00’de Anıtkabir’e çelenk sunulmasının ardından özel defterin yazılması ve müzenin gezilmesinden sonra Polis Akademisi-Anıttepe Kampusuna gidildi. 30. yıl anı şapkalarının dağıtılmasının ardından spor salonunun yanındaki çam ağacı ve Polis Akademisi önünde toplu fotoğraf çekilimi sonrası öğle yemeği TADOC misafirhanesinde yenilerek kampus içersindeki bölümler, eski kolej sınıfları gezildi.
Hazırlanan program çerçevesinde; Saygı duruşu, İstiklal marşı, Tanıtım CD’si, konuşmalar, 28. Dönem slayt gösterisi,  görüş ve değerlendirmeler, 30. yıl buluşması nedeniyle hazırlanan DVD, katılım sertifikası, toplu resim ve belgeler dağıtılması şeklinde -50 arkadaşın katıldığı mazeret nedeniyle katılamayan arkadaşlarımızın da bir bölümünün tele-konferansla katıldığı-  etkinlik gerçekleştirildi. Akşam Gürkent Oteli-Aspendos salonunda ailelerle birlikte -85 kişinin katılmış olduğu- yemek sonrası yeni bir buluşma temennisiyle vedalaşıp ayrınıldı.
Sonrasında 2001 yılında talihsiz bir trafik kazası sonrası yatağa bağımlılığın ardından tekerlekli sandalye, koltuk değnekleri, yeniden tekerlekli sandalye sarmalında bitmez tükenmez bir mücadele veren Ahmet EREZ’i Ankara’da evinde ziyaret ettik. Hazırlamış olduğumuz dokümanlardan verdik, moral olmaya çalıştık. Geçtiğimiz günlerde tedavi amacıyla Almanya’ya giden, Ahmet arkadaşımızınki bir umuda yolculuk. O, mücadelesini sürdürürken bizlerin de devre arkadaşları olarak onu yalnız bırakmayacağımızı, her daim yanında olduğumuzu/olacağımızı vurgulamak istedik. Bahtı ve yolu açık olsun.
Ardından Zeki KÜÇÜK’ün Merzifon’da yaşayan anne-babasına Merzifon POMEM müdürü Sezai Kıdıkoğlu aracılığıyla ziyaret gerçekleştirildi. Babası ile telefonla görüştük. Tabi bu arada Antalya’da yaşayan eşi, oğullarını da unutmadık.
Nurettin ÖZBAŞ’ın Ankara kadrosunda Komiser rütbesindeki oğlu ve kızıyla Ankara emniyetinde bir araya gelip Eşi ile telefonla görüştük.
Son olarak da Yakup ARSLAN’ın İstanbul’da yaşayan babası ve Çanakkale Üniversitesinde okuyan oğluna telefonla ulaştık. Ahmet arkadaşımız dışında üç aileye de hazırlamış olduğumuz dokümanlardan ulaştırdık.

Sonuç olarak,
Yıllar sonra olsa da gecikmiş bir vefa duygusunu yüzyüze/telefonla görüştüğümüzde duygu yoğunluğu yaşayarak, oğullarının, eşlerinin, babalarının arkadaşlarının kendilerini aramalarını, unutmamalarının sevincini, ruh halini anlatamam.
Geride kalanların yalnız olmadıklarını, rahmetli arkadaşlarımızın bizlere emaneti olarak daima yanlarında olacağımızı, çocukları, eşleri ve babalarının hatıralarını birlikte yaşatacağımızı,  bir nebzede olsa kendilerine hissettirmeye çalıştık.
Bundan sonraki süreçte sorunlarımızda birbirimizin yanında olabilmek, dayanışma içersinde olabilmek, acıları/hüzünleri, sevinçleri/güzellikleri paylaşabilmek umuduyla birlikteliğimizin devam edeceği inancıyla;
Yaşamımızdaki güzel anılar, resimlerle ebedi olsun, sağlık ve mutluluklar hiç eksilmesin. Yeniden bir araya gelebilmek umuduyla,
Her şey, hepimizin gönlünce olsun.

Remzi KOÇÖZ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.