“İĞNE ve ÇUVALDIZ”
‘Denetim
mekanizmasında
daha rasyonel bir işlerliğin sağlanması için iç denetim yanında dış denetimin
de gerçekleştirilmesi yadsınamaz. Aslolan kamuoyu/hizmet verilen toplum
tarafından denetime tabi tutulmaktır. Yapılan hizmetin memnuniyet ya da
memnuniyetsizlik olarak geriye dönüşümünün sağlanması sonucu gerçek denetim
gerçekleşmiş olacaktır.’
Bugüne kadar “yen kırılır içinde
kalır” sözünden hareketle teşkilatın olumsuz olarak görünen yönlerini pas
geçmiş ya da kısır döngüler şekline dönüştürmek istememiştim. Genel olarak
teşkilatın teknolojik açıdan, nitelik ve nicelik açılardan gelişmesi yanında
ulusal sınırları aşarak uluslararası arenada da güvenlik hizmeti ifa etmemizi
gururla anmıştım. Sonrasında özlük hakları, özerk yapı gibi hayallere
dalmıştım. “Ağaçtan düşmeyen acının ne olduğunu bilemez” sözünü pratikten
bilsekte hep pozitif, olumlu duygu ve düşüncelerle meslektaşlarımıza
karamsarlık yerine umut motivasyonunu ön planda tutmaya çalıştım.
Gel gör ki işin gerçeği hiç öyle
değil, öylede görünmüyordu! Biz pollyannacılık/mutluluk oyunu oynarken kimileri
kral çıplak diyordu. Sokak artık bizi sorguluyordu. Son yıllarda hoşnutsuzluk
ve huzursuzluk ön plana çıkmış, güvensizlik pompalanıyordu. Kiminle konuşsak
–tanıdık tanımadık, eş, dost, akraba, aile meclisi dahil- karamsar bir tablo
çiziyorlardı. Kimi gelişmeleri fırsat bilerek polisin artık sokaktan
silindiğini, suçluların cirit attığını söylerken, kimileride; yasaların
otoriteyi zayıf düşürüp adeta suçları teşvik ettiğini vs. dile getiriyor.
Bir yandan Küreselleşme adı altında
ulusların değerleri değersizleştirilirken diğer yandan AB şemsiyesi altına
girmek için yapmamız gereken ev ödevlerini abartmış olmamızdan kaynaklanıyor.
Kraldan çok kralcı olmak gibi.. Avrupa standartlarına ulaşalım derken reform
çalışmalarımızda onları bile solladık. Örnek mi? İdari/önleme arama ile ilgili 2001
yılında Anayasa da yapılan değişiklik…
İdari
arama adı altında güvenlik güçlerini iyice zafiyete soktuk. TV kameralarına
ilginç görüntüler sunduk. İnisiyatif kullanamayan, eli kolu bağlı, aciz bir
güvenlik örgütü görünümünde, yasaların bize tanıdığı yetkileri kullanamaz
duruma geldik.
Sorunlar iller tarafından genel
müdürlüğe iletilse de -uygulamadaki sorunları çözümlemek amacıyla- yönetmeliklerde
yapılan değişiklikler yetersiz kaldı. Uygulamada kaos yaşanırken ek kanun
maddeleri şeklindeki yeni düzenlemeler zamana kalıyordu. Bazen Yargı-İdare
çatışması/üstünlüğü ön plana çıkartılarak sorunlar daha da sarmal hale geldi.
Adli kolluk sistemi yasal olarak oluşmasa da fiiliyatta uygulanıyordu. Kolluk,
PVSK’da yapılan 5 maddelik son değişimle biraz rahatlamaya çalışsa da genel
olarak sıkıntılar devam ediyordu. Önleme yakalaması gibi en elzem konuda yetki
veren yasa değişikliği gerçekleştirilememişti!
Gelelim
sokağın yansımalarına;
Evinin önünden çalınan arabasını
pencereden gören insan mahalli karakolu telefonla arayarak durumu anlatıp “yol
tek yönlü olup karakolun önünden geçiyor, ekip ya da görevliniz hemen yolu
keserse araç ve sanıklar yakalanabilir, bende hemen geliyorum.” Telefona çıkan
polis memuru ne cevap verse beğenirsiniz:
- Savcılığa dilekçe vermeniz lazım!
Yaşlı iki kadın “rahatsız edildiklerini” beyanla devriye
gezen polise:
“şu iki genç bizim peşimizde, uzun
süredir takip ediyor, çantamızı almak için, kap kaç için takipte olabilir,
durumları davranışları şüphe arz ediyor.”
Hanımefendi, -Karakola gidip şikayette bulunun!
Karakolun o çevrede olduğunu sanan
bayanların polis kulübesi aranmaları üzerine biraz önceki memur bu kez, mıntıka
karakolunu tarif eder. Bayanlar ilgisizliğe öfkelenerek, bu kez: “siz polis değilmisiniz?”
diye sorunca bizim polisimizden şu şekilde cevap alırlar: “biz çevik kuvvetiz,
biz bu işlere bakmayız!”
Bu cevap üzerine Bayanlar afallayarak
ne yapacaklarını şaşırırlar. Zaten şüpheli konumundaki şahıslar çoktan yeni bir
av bulmak için karşı caddeye geçerek gözden kaybolmuşlardır.
Bunun
gibi örnekler -geçiş sürecinin sancıları olarak- eksiğiyle/fazlasıyla say say
bitmez…
Kendimden bir örnekle devam edeyim. 19
Mayıs 2005 tarihinde evimiz soyuluyor. Çalınanlar arasında tabanca da olunca
tabiî ki soruşturma şahsıma da yöneliyor. Olayın üzerinden iki hafta geçmesine
rağmen çalınan tabancanın illere bildirilmemiş olmasını tespit ederek müdür
yardımcısı arkadaşa iletmem üzerine ilgili karakol amiri tarafından aranarak ve
de özür dilenerek gereğini yaptıklarının teyidini almıştım. Gecikmeler/unutmalar
olabilir diyerek çok fazlada üzerinde durmadım. Gel gör ki 2,5 yıl sonra il
teftişinde GBT işlemlerini denetlerken kendimle ilgili tabancanın akıbetini
sorduğumda hayrete düşmedim değil! Tabanca çalıntı/kayıplar listesinde
görünmüyordu! Ondan sonrasını ilgili memur, tabancanın çalındığı il’e/büroya
ulaşarak 02.11.2007 tarihinde tabancanın GBT kayıtlarına girmesini sağladı. Bu
kez ne beni arayan, nede özür dileyen oldu. Her halde arkadaşlarımızın işleri
çok yoğun. Bu tür angaryalara ayıracak vakitleri pek yok. Ne diyelim, bugün
bana yarın sana!
2007 yılı içerisinde,
inceleme-araştırma amaçlı çalışma gurubu olarak yurdun belirli illerinde yapmış
olduğumuz toplantılarda, mülakatlarda kadronun, uygulamacıların farklı
algılamalarla (Adliye-İdare-Polis) görev yapmaya çalıştıklarını gözlemledik.
Yasaların uygulanmasında standartların
oluşmayıp geçiş sürecinin yaşandığı ve bunun doğal olduğunu seslendirdik.
Farklılıklar, olumsuzluklar yaşanmadan, içtihatlar oluşmadan genel kanaat
belirlemek hukuk açısından eksiklik addedilecektir.
Aslolan toplum desteğidir. Polisin
yıllarca halkla ilişkiler olarak belirli gün ve haftalarda toplumun farklı
kesimleriyle düzenlediği toplantılar, mülakatlar, anketler, konferanslar, panelller,
sempozyumlar, anketler, ikili ilişkiler, hizmetler, geriye dönüşümler; kamuoyu
tarafından yapılan değerlendirilmesi, bakış açısının yansıması olacaktır.
Polis hizmet vermiş olduğu ilde,
ilçede, bölgede -kendisine vicdanlarda verilen/verilecek notu önemseyerek-
eksikliklerini, aksaklıklarını düzeltme yoluna gidip kamuoyu desteğini daha da artırmalıdır.
Önemli olan hatalardan ders çıkararak
yeni hatalara meydan vermemektir. 28. 03. 2008
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.