8.10.19

Motivasyon


MOTİVASYON

Bir kurumdan etkin görev bekliyorsan o kurumu, -denetim mekanizmasını da işleterek- yetkin kılman gerek. Yetki vermediğin durumlarda işler kerhen, aksak vede gönülsüz yürür. Çözümlenmesi gereken sorunlar ötelenir ve kısır döngü sarmalında istenilen sonuç elde edilemez.’

1995’li yıllar, Aydın-İncirliova ilçe emniyet müdürlüğü görevimde birlikte çalıştığım personelin üstün gayret ve eforları sonucu ağırlığını hırsızlık suçlarının teşkil ettiği faili meçhul olayları sıfıra yaklaştırmış, bununla kalmayıp kendi sorumluluk bölgemiz dışında, çevre ilçe ve beldelerdeki hırsızlık olaylarının da çözümlenmesine yardımcı olmuştuk.
O yıllarda taltif denilen ödüllendirme sistemini kendi yöntemlerimizle, yerel imkanlarla gerçekleştirirken, genel olarak Karakol Yaptırma Yaşatma Derneği bütçesinden oluşturduğumuz fonla üstün/başarılı gördüğümüz personeli ödüllendirmeye çalıştık. Adaletli görev anlayışı yanında ödüllendirme sistemimiz kadroyu motive etmiş, personele özgüven getirmişti.
Olayları çözme ve hakimiyet konusunda şansımız da yaver gitmiş, yerel radyo, televizyon ve ulusal gazetelerin Ege sayfalarında haber olmuş, bir ara gün aşırı haber olmamızdan ötürüde adeta gına gelmişti! Bunun üzerine; hırsızlık, yankesicilik, fuhuş, uyuşturucu vb. suçları bülten olarak değil de vukuat raporu şeklinde geçiştirmeye çalıştık. Başta AY TV, Hürriyet, Yeni Asır muhabirleri beni ya da diğer amirleri telefonla arayarak haber atlatmamız konusunda sitemlerini iletirken, zanlıların adliyeye çıkarılmaları ve tutuklanmaları sonrası haber yapmalarının bir önemi kalmadığı gerekçesiyle -haberin önemini yitirip sıradanlaştığı için- içten içe bize kızıyorlardı.
Sürekli hırsızlık, yankesicilik, fuhuş gibi suçlarla gündemde kalmak; teşkilatımıza, görev yaptığımız vede yaşadığımız ilçeye toplumsal bağlamda ne verecekti? şeklinde kendimizi sorgular olduk. Onun için gündemi değiştirip başka etkinliklere yöneldik. Bundan böyle olumsuzluklar yerine ilçede yapılan/yapılacak güzel şeylere dikkatlerini çekmelerini, ilgi göstermelerini, haber yapmalarını istedik. Kurum olarak sponsorlar yardımıyla bisiklet, koşu, voleybol, masa tenisi, satranç, trap atış turnuvaları gibi spor ağırlıklı etkinliklere imza attık.
Buradaki asıl amacımız gençliği kötü alışkanlıklardan uzaklaştırıp, enerjilerini spor gibi olumlu şeylere kanalize etmekti.. Huzur toplantıları, sohbet toplantıları ile toplumun nabzını tutmaya çalışıp bugünkü toplum destekli polislik yapılanmasının prototipini kendimizce oluşturduk.
Ardından doğaya/çevreye yönelik kampanyalar ile atık ürünlerin geri dönüşümü, köy okullarına kırtasiye yardımı, ilçe merkezinin kenar mahallelerinde kalan okullara basket potası, masa tenisi gibi desteklerle onlarla beraber/birlikte olduğumuzu hissettirmeye çalıştık. İlçe esnafı, küçük sanayi sitesi, çırak gençler onlara da zaman ayırdık.
Halkın huzur ve güvenliği açısından bize düşen görevleri, vatandaşa yönelik trafik, ruhsat vd. işlemleri en kısa sürede yerine getirip kalan zamanımızı da toplumun genel sorunlarına ayırarak polis-vatandaş köprüsü, gönül bağı oluşturmaya çabaladık.
Saygınlık çok önemli.. Güven ve Güvenirlilik de.. Size soğuk bakan, mesafeli yaklaşan insanlara selam vererek, yaklaşarak, sevecen bakarak, aradaki mesafeyi soğukluğu gidermelisiniz. Tabi ki siz ve personeliniz yapmacık, ikircikli olmayacak, samimiyetiniz içtenlikli olacak ve davranışlarınızla örnek olacak vede her şeyden önemlisi siyaset üstü olmalısınız.
Bütün bunlara ne gerek var, bize ne, ben yasaları, bana düşen görevlere bakar geçerim. Gerisi beni ilgilendirmez. Park sorununu Belediye, çevre sorununu Sağlık/Tarım, işsiz gençler sorununu Kaymakamlık, gençliğin yönlendirilmesi ile Milli Eğitim ilgilensin diyebilirsiniz.
Evet, sonuçta şu noktaya, ‘Duyarlılık’ konusuna geliyoruz. Eski idareciler şunu söylerler: muhatabı olmayan bir konu ya da evrak varsa polise gönderelim. Polis onu çözer ya da bir şekilde sonuçlandırır.
İşte bu meslek, sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki Emniyet Hizmetleri Sınıfı çerçevesi ile sınırlandırılabilecek bir görev değildir. Onun çok daha ötesinde göğsündeki ve şapkasındaki yıldızıyla, yıldızının sekiz köşesini ayıran çizgileriyle vede bu çizgilerin her birinin ayrı bir anlam içererek, bu toplumun ortak değerlerini bir araya toparlayan kutsiyetin bileşkesidir.
Ne demiş büyük önder Atatürk: “vatan sevgisi ona hizmetle ölçülür.” Bizlerde görev sürecinde bu parolaya sıkı sıkıya sarıldık. Bu duygu ve düşüncedeki binlerce meslektaşım, bu mesleğin kutsiyetini küçük şeylere meze yapmak yerine bayrağı hep yukarıda daima gönderde tutmanın mücadelesini vermiş, vermeye de devam ediyor. (2010)

Remzi KOÇÖZ





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.