MOTİVASYON
‘Bir
kurumdan etkin görev bekliyorsan o kurumu, -denetim mekanizmasını da işleterek-
yetkin kılman gerek. Yetki vermediğin durumlarda işler kerhen, aksak vede
gönülsüz yürür. Çözümlenmesi gereken sorunlar ötelenir ve kısır döngü
sarmalında istenilen sonuç elde edilemez.’
1995’li
yıllar, Aydın-İncirliova ilçe emniyet müdürlüğü görevimde birlikte çalıştığım
personelin üstün gayret ve eforları sonucu ağırlığını hırsızlık suçlarının
teşkil ettiği faili meçhul olayları sıfıra yaklaştırmış, bununla kalmayıp kendi
sorumluluk bölgemiz dışında, çevre ilçe ve beldelerdeki hırsızlık olaylarının
da çözümlenmesine yardımcı olmuştuk.
O yıllarda
taltif denilen ödüllendirme sistemini kendi yöntemlerimizle, yerel imkanlarla
gerçekleştirirken, genel olarak Karakol Yaptırma Yaşatma Derneği bütçesinden
oluşturduğumuz fonla üstün/başarılı gördüğümüz personeli ödüllendirmeye
çalıştık. Adaletli görev anlayışı yanında ödüllendirme sistemimiz kadroyu
motive etmiş, personele özgüven getirmişti.
Olayları çözme
ve hakimiyet konusunda şansımız da yaver gitmiş, yerel radyo, televizyon ve
ulusal gazetelerin Ege sayfalarında haber olmuş, bir ara gün aşırı haber
olmamızdan ötürüde adeta gına gelmişti! Bunun üzerine; hırsızlık, yankesicilik,
fuhuş, uyuşturucu vb. suçları bülten olarak değil de vukuat raporu şeklinde
geçiştirmeye çalıştık. Başta AY TV, Hürriyet, Yeni Asır muhabirleri beni ya da
diğer amirleri telefonla arayarak haber atlatmamız konusunda sitemlerini
iletirken, zanlıların adliyeye çıkarılmaları ve tutuklanmaları sonrası haber
yapmalarının bir önemi kalmadığı gerekçesiyle -haberin önemini yitirip
sıradanlaştığı için- içten içe bize kızıyorlardı.
Sürekli
hırsızlık, yankesicilik, fuhuş gibi suçlarla gündemde kalmak; teşkilatımıza,
görev yaptığımız vede yaşadığımız ilçeye toplumsal bağlamda ne verecekti?
şeklinde kendimizi sorgular olduk. Onun için gündemi değiştirip başka
etkinliklere yöneldik. Bundan böyle olumsuzluklar yerine ilçede
yapılan/yapılacak güzel şeylere dikkatlerini çekmelerini, ilgi göstermelerini,
haber yapmalarını istedik. Kurum olarak sponsorlar yardımıyla bisiklet, koşu,
voleybol, masa tenisi, satranç, trap atış turnuvaları gibi spor ağırlıklı
etkinliklere imza attık.
Buradaki asıl
amacımız gençliği kötü alışkanlıklardan uzaklaştırıp, enerjilerini spor gibi
olumlu şeylere kanalize etmekti.. Huzur toplantıları, sohbet toplantıları ile
toplumun nabzını tutmaya çalışıp bugünkü toplum destekli polislik
yapılanmasının prototipini kendimizce oluşturduk.
Ardından
doğaya/çevreye yönelik kampanyalar ile atık ürünlerin geri dönüşümü, köy
okullarına kırtasiye yardımı, ilçe merkezinin kenar mahallelerinde kalan
okullara basket potası, masa tenisi gibi desteklerle onlarla beraber/birlikte
olduğumuzu hissettirmeye çalıştık. İlçe esnafı, küçük sanayi sitesi, çırak
gençler onlara da zaman ayırdık.
Halkın huzur
ve güvenliği açısından bize düşen görevleri, vatandaşa yönelik trafik, ruhsat
vd. işlemleri en kısa sürede yerine getirip kalan zamanımızı da toplumun genel
sorunlarına ayırarak polis-vatandaş köprüsü, gönül bağı oluşturmaya çabaladık.
Saygınlık çok
önemli.. Güven ve Güvenirlilik de.. Size soğuk bakan, mesafeli yaklaşan
insanlara selam vererek, yaklaşarak, sevecen bakarak, aradaki mesafeyi
soğukluğu gidermelisiniz. Tabi ki siz ve personeliniz yapmacık, ikircikli
olmayacak, samimiyetiniz içtenlikli olacak ve davranışlarınızla örnek olacak
vede her şeyden önemlisi siyaset üstü olmalısınız.
Bütün bunlara
ne gerek var, bize ne, ben yasaları, bana düşen görevlere bakar geçerim. Gerisi
beni ilgilendirmez. Park sorununu Belediye, çevre sorununu Sağlık/Tarım, işsiz
gençler sorununu Kaymakamlık, gençliğin yönlendirilmesi ile Milli Eğitim
ilgilensin diyebilirsiniz.
Evet, sonuçta
şu noktaya, ‘Duyarlılık’ konusuna geliyoruz. Eski idareciler şunu söylerler:
muhatabı olmayan bir konu ya da evrak varsa polise gönderelim. Polis onu çözer
ya da bir şekilde sonuçlandırır.
İşte bu
meslek, sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki Emniyet Hizmetleri
Sınıfı çerçevesi ile sınırlandırılabilecek bir görev değildir. Onun çok daha
ötesinde göğsündeki ve şapkasındaki yıldızıyla, yıldızının sekiz köşesini
ayıran çizgileriyle vede bu çizgilerin her birinin ayrı bir anlam içererek, bu
toplumun ortak değerlerini bir araya toparlayan kutsiyetin bileşkesidir.
Ne demiş büyük
önder Atatürk: “vatan sevgisi ona
hizmetle ölçülür.” Bizlerde görev sürecinde bu parolaya sıkı sıkıya
sarıldık. Bu duygu ve düşüncedeki binlerce meslektaşım, bu mesleğin kutsiyetini
küçük şeylere meze yapmak yerine bayrağı hep yukarıda daima gönderde tutmanın
mücadelesini vermiş, vermeye de devam ediyor. (2010)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.